12 Aralık 2012 Çarşamba

evlat...

hiç acımayacak dii mi baba der gözünün taa içine bakarak...
sen acımaz dersen acımaz çünkü...
sen varsan ona hiç bi şey olmaz...
ağlarken annesine sarılır sonra...
annesi öperse geçer...
bir sinek ısırığı kadar iğne işte...
ama ta ciğerinin dibine işler yavrunun gözlerinden...
katlanırsın...
iyi olsun diye...
yerine 150 tane sana vuralım deseler...
gözünü kırpmazsın...
kıyamazsın...
gözünden sakınırsın...
o küçücük kafasını omzuna bi yaslasın...
demir olsan dayanamazsın...
evlat işte...
öyle severiz biz o çubuklunun içindeki herkesi...
sanki forma değil kundaktır...
safi pamuktur... sararız sarmalarız...
ne bedel isteriz, ne hesap sorarız...
belki de o yüzden ilk değil de son golde fırladık ayağa...
evin küçük oğlu attı çünkü...
edirnede oğluna sarıldı berber faruk...
erzurumda torununu havalara attı dadaş şahin...
iki damla yaş süzüldü torununa kazak ören ayten teyzenin...
babasına koştu en küçük beden çubuklu formasıyla erdin...
neler geçti aklımızdan kimbilir?
golü atar atmaz kulübeye koşsun istedik hepimiz...
öyle yaptı rıdvan misali saçlarını savurarak...
rüzgar gibi değil...
usul ve sakin...
tam da onu bekleyen adam gibi...
içinde fırtınalar koparken tek dalını oynatmayan koca çınar...
soğuk kış günü okuldan gelmiş evladı sarmalar gibi karşıladı evladını...
sardı sarmaladı...
nasıl kucaklıyorsa koca camiayı üç yıldır...
öyle işte...
sıcacık...
iki kıtayı ayıran boğazın öte yanında bir hastanede bir annenin içi ısındı...
oğlu gözünü açsın diye 10 gündür gözünü kırpmadan nöbet tutan bir anne...
ömrünü çubukluya adamış bir evladın annesi...
ayla teyze...
gazdan çekilmeyen bir ayağın yere yığdığı koca yürekli bir evladın...
hem anası hem babasıydı çünkü...
varı yoğu azı çoğu...
şimdi omzunda ağır bi yük, ama illa ki kocaman umut...
yine o odanın kapısında...
bir kez açsın gözünü... bir kez baksın diye...
hadi aç o kocaman gözleri birader...
bak recep nası koştuysa babasına...
öyle bi sarıl anana...
sonra sana koşsun naz...
babasını özlemiş...
kalk gel artık birader...
bak pazara derbi var...
lazımsın...
totemler yapıp birlikte izleyelim...
ara sokaklardan eve bırak beni...
kalk gel artık burçin...
bak sezer de seni çağırıyor...
feryal ablan, eko, ercan, yasemin masayı kaptı...
zuhal abla, alika, gerçek, naci bi de şükrü yolda...
emre lahmacunu söyledi.. burkay arazi...
can abiyle cemre biraz geç kalacak... sen gecikme... 
hani gökhan şöööyle bi harmanlayıp ceza sahasına keserken...
goool diye fırlamıştın ya...
daha doktor havada asılıyken...
öyle fırlayalım işte...
sonra sarılalım...
recebin babasına sarıldığı gibi...
kalk gel... haydi...

12 Kasım 2012 Pazartesi

Uzak...

Radyolu günlerin çocuklarıyız biz...
Kadıköyden gol haberi var dendiğinde gözleri parlayan çocuklar...
Çubukluların kente geleceğini duyduğumuzda sabahlara kadar uyumadık,
pazardan alınan arması soluk formamıza sarılarak bekledik öylece...
Otellerin önünde sabahladık kimi zaman,
bir kez uzaktan da olsa görebilmek için...
rıdvanı aykutu oğuzu...
anneannelerimizin ördüğü dikine çizgili kaşkollara sarılıp bekledik stat girişinde...
belki otobüsten inerken bir kez dokunuruz diye...
ankaranın en ayaz gününde tribünde titrerken...
gözümüzü bir saniye almadık yerin altındaki çıkış tünelinden...
istanbuldan gelen abilere imrendik...
konfeti atarken izledik büyülendik...
uzaktan sevdik fenerbahçeyi biz...
ama hep yakındık ona...
yeni açıktaki koltuk gibiydi hüsamın kafeteryasındaki radyo başı sandalyesi...
tribünün yükünü maraton çekerken,
berber muzafferin eli titriyordu elazığda...
ayağa ayağa numaralı ayağa...
heyecandan oturamıyordu ki samsunlu avukat...
cenk koray eğlence programını gol haberiyle bölerken...
uzaktan sevdik fenerbahçeyi biz...
ama kendimizden bile yakındık ona...
sen bir sabah evinden alınırken yazır ortasında...
artık istanbuldaydık biz...
ama uzaktaydık işte sana...
yüreğimiz uzandı ama elimiz değemedi...
değse çeker alırdık... alamadık...
bir gece yarısı topuk yaylasında arkadaşların gözleri çakmak çakmak beklerken...
ne çileler çekmiş o arabadan inerken sen ve kader arkadaşın...
bir bayram günü başka bir formayla kocaman eli öpen çocuk...
uzaktaydık biz...
zoraki gülerken hepinizin yüzü...
çok ağladık...
yakın ettik sonra topuk yaylasını, caddeyi, adliyeyi...
hiç uzak bırakmadık yüreğimizi sizden...
ama koruyamadık seni...
kopuverdi yüreğin yerine ayağında bi yerler...
uzak kaldın yine...
neredeyse bütün yıl...
çok bekledik seni...
uzaktan gözledik hep...
o zor günlerin acısı dinsin diye bekledik...
biz buradayız, biz direndik demek için bekledik...
biz fenerbahçeyi uzaktan sevdik sezer...
ama hep yakındık...
belki bildin de vurdun taa uzaklardan...
artık uzaklar olmasın diye...
olmasın be kardeşim...
ne çubuklu senden, ne sen çubukludan...
hoşgeldin sezer...
Allah seni bize ismaili sana bağışlasın...
gözlerinden sevinç yağmurları aksın...
gökkkuşağının arasından gülen yüzün hiç solmasın...

26 Eylül 2012 Çarşamba

evvelden ahire...

ne de kalabalıktı o zaman bizim ev...
kamyoncu sait pek severdi kalabalık aileyi...
babam, annem, iki hala, bir amca, ablam, ben...
bir de emekleyen kardeşim...
kahvaltıdan önce yakardı sarma cigarasını...
mırıl mırıl bi türkü söylerdi balkonda...
pek de anlamazdım hani...
cahildim dünyanın rengine gandım...
hayale aldandım, boşuna yandım...
illa ki kendi demlerdi çayını...
halam daha gözünü açmadan basardı oto teybin düğmesine...
amcam bulmuş getirmiş bi yerlerden...
ferdi dinlerdi hep.. ya da ibo, orhan...
kamyoncu sait kızardı...
biraz anlasa teypten...
herhalde gönül dağını çalardı...
kahvaltıdan sonra yürü bakalım kara oğlan derdi...
elimden tutar samanpazarına götürürdü beni...
çıkrıkçılar yokuşundan yukarı ağır ağır çıkardık...
sağda solda küçük dükkanlar...
hepsinden aynı adamın sesi yükselirdi...
kiminde yazımı gışa çevirdinn diye isyan eder...
kiminde angaranın tren yolu der, esnafı sokağa döker...
sonra kamyoncu saitin oğluyla gittik oralara...
ben yatılı okulu kazanmışım...
ertürk konfeksiyondan takım elbise...
bayburtlu hemşehriden don atlet....
çizgili bi defterin orta sayfasında babamın adı...
kimi zaman uzun bi liste...
kiminde bi kaç satır...
yüklenir kıyafetleri yürürdük sıhhiyeye...
kamyoncu saitin oğlunun ağzında uzun samsun
dilinde tanıdık bir iki mısra...
ölürüm sevdiğim zehirim sensin... evvelim sen oldun ahirim sensin...
ben diyim 15.. sizin diyin 20 yıl sonra...
harbiye açık hava tıklım tıklım...
basma etekli teyzeler, tespihli amcalar...
şıkır şıkır marka çantalı sarışın kadınlar,
marka kıyafetli gençler...
sahnede samanpazarından bir ses...
kara sıfatlı bir adam...
ayaklarımızın turabıı göonumüzün hızmatçısı...
gözyaşım sen oldun kahirim sensin
evvelim sen oldun ahirim sensin...
kime ağladım bilmiyorim ki;
kamyoncu saite mi, hayatını bana adamış oğluna mı?
10 yaşından sonra sadece tatillerde gördüğüm anama belki...
ya da kardeşlerime...
sonra biter biter de gırşeerinin gülleri biter...
şakıyıp dalında bülbüller öter...
ne oynadık be...
gara sıfatlı küçük adam...
yoksul... garip... abdal...
hiç düşürmedik dilimizden...
sevdiğimize kelimelerimiz yetmedi bazen...
yardım istedik.. dile geldi...
mühür gözlüm seni elden sakınırım kıskanırım...
hasret olduk bazen...
mevlam ayrılık vermesin gökte uçan kuşa leylam...
demir parmaklıklar sardı sevdiklerimizi..
mapusanelere güneş doğmuyor...
bazen evde aldık kaşıkları ele...
angaranın tren yolu, gahi eğri gahi doğru...
bir gün gideceğini hiç bilemedik...
hep senden dinledik ya biz..
sana da söyleyeceğimizi düşünemezdik...
sonra kırmızı kırmızı yandı söndü ekranlar...
gırşeerin gara adamı
izmirin bi hastanesinde kapattı gözlerini...
gecekonduda doğmuştu...
yine gecekonduya götürülecek tabutu...
abdal babasına kavuşacak abdal oğul...
biz onu toprağa verirken türkülerine ağlayacağız türkülerini söyleyerek...
ya da belki çocukluğumuza kimbilir?
evlerin kapısının kilitlenmediği o günlere...
mahallede ekmek arası peyniri bölüştüğümüz günlere...
kimin kürt kimin alevi olduğunu bilmediğimiz yıllara...
komşunun bahçesinden ayva çaldığımız yılları anacağız türkülerinde..
çağlaya daldığımız akşam üstlerini...
bundan gayrı türküleri bizle olacak...
nar danesi, acem gızı, niğde bağları...
ah yalan dünya... ah yalan dünya... yalandan yüzüme gülen dünyada...
ağaçların üstündeki ampullerle aydınlanan bi sokak düğününde...
mahallenin küçük radyolu berberinde...
samanpazarında bir esnafın dilinde...
gara sıfatlı bir küçük adam...
evvelimizde o vardı..
ahirimizde de o olacak...




11 Ağustos 2012 Cumartesi

kadın... evlat... ana...

bizim evde musluk suyu aktığında 11 yaşındaydım ben... lojmanlarda...
ondan öncesi bakkalın bahçesindeki kuyudan bidonlarla su...
adile naşit kılıklı, çakır gözlü anam...
her gün defalarca...
çocukları içsin, temiz kapta yesin, okula temiz önlükle gitsin diye...
her gün...
kapalı pencereli salonlarda erkeklerin sigara tüttürdüğü...
kadının mutfaktan pek çıtmadığı eve...
her gün...
yemek iyi pişmediğinde, veletler ağladığında kadınların azarlandığı...
iki göz odalı eve...
misafir geldiğinde iki koca yün yatağı omuzlayan kadın...
bugün belinde platinle ayakta zor duran...
merdivenleri çıkamayan kadın...
aslıya gamzeye değil de sana mı ağladım ki ben bağıra bağıra...
aslının anası da tepeye su taşımış mıdır ki anam?
gamzenin yüzündeki o kızarma bize öğrettiğin gibi değil mi bak hele...
sen yine de iyisin be anam... hep şükrettin bilirim...
kadınların kız doğurduğu diye öldürüldüğü topraklar değil mi burası...
gencecik yaşında gelin edilen,
sevdiğine varmak isterse gelinlik yerine kefen giyen kadınların ülkesi...
kimbilir kaç evde dövülüyordu kadınlar aslı çizgiyi geçerken...
gamze çağlamış gelirken kaç genç kız düğününde ağlıyordu?
öyle dedim de bakma sen...
erkeği farklı mı be ana!
bak hep toprak damlı evlerin çocukları ölmüyo mu?
tulumbadan su taşıyan kadınlar değil mi evlat acısına boğulanlar?
artık ağlamasalar ya anam onlar...
artık tabut gelmese evlerine...
oğullarının cenazesine değil düğününe gitseler...
aslının anası örnek olsa hepsine...
gamzenin annesini bi dinleseler...
direnseler.. vermeseler kızlarını 15inde ele...
iki göz odaları zindan etmeseler ayşelere zeyneplere...
daha teri soğumadan aslıyla gamzeyi arayanlar...
koca dayağından yılmış kadınları da arasa mesela...
çocuk gelinler teşekkür etse takım elbiselilere
bizi zulümden kurtardınız diye...
aslı.. gamze.. nur...
örnek olsa keşke hepimize ana...
artık soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelmese kadınların...
neresini kapatacağımıza değil ufkunu nasıl açacağımıza baksak kızlarımızın...
hepsi olimpiyat altını alacak değil ya...
ama biz onların gönül madalyasını alsak...
daha çok kızımız gitse londralara...
gençlerimiz düşmese kara toprağa...
o bayrağı tabuta değil de...
onbinlerin önünde koşan kızlara sarsak ya hep...
okuma öğretmemişler ya sana...
okutuver bacıma...
ben senden razıyım be ana...
cahilliğime ver de.. sen de helal et bana...







2 Temmuz 2012 Pazartesi

özgürlük...

"hele sen önce bi anana sarıl gerisini hallederiz..."
böyle dedi kamyoncu saitin oğlu...
okul tatil olmuş samsundan ankaraya gitmiştim...
belime kadar gelen koca valizi bırakıp çaldım kapıyı...
babam açtı... benim zayıfım var dedim...
"hele sen önce bi anana sarıl, gerisini hallederiz" dedi...
öylece sarıldım anama... hasretim dinene kadar...
ayların hasreti bitene kadar içime çektim...
bıraktım öpsün evladını.. ana yüreği nasıl da özlemiştir...
büyüdüm sonra ben...
bir kızım oldu.. bugün iki buçuk yaşında.. ellerinizden öper...
bir sabah onu da almış arkadaşıma giderken...
hamile bi arkadaşıma... anne olmaya hazırlanan...
dünyayı başımıza yıktılar...
yazın ortasında yüreğimiz dondu...
ellerimiz de dondu başka bi gün silivrinin ayazında...
tam da sevgililer günündü... evde bizi beklerken sevgililerimiz...
jandarmaların arasında ayak uçlarımız donarak bekledik...
zor attım kendimi mahkeme salonuna...
kimbilir belki sadece ısınmak için...
içime ateş düştü...
koca mahkeme salonunun en ucundan babasına baktı genç kız...
azıcık kıpırdadı dudakları...
seni seviyorum dedi sanki... bir damla yaş süzüldü gözünden...
babası öylece baktı...
kulağıma sesler çalındı...
filanca tarihli bilmem ne maçının olduğu gün...
hakim ara verdi.. biraz daha yakından bakıştılar...
her mahkemeden önce tek bi cümle yazdı kız,
herkesin nefret yağdırdığı sosyal ortama:
Allahım ne olur yarın babama sarılıp uyuyayım...
her duruşmadan sonra ağladı...
kulağında mikrofonik bir ses yankılandı sabaha karşı baygın uyurken...
tutukluluk halinin devamına...
artık tam da bir yıla varmışken hasret...
gözpınarları umuduyla birlikte kururken...
ber telefon kaydından televizyon hoparlörlerine yayıldı çığlıklar...
çağlayan meydanında kulaklığını fırlattı bir genç kadın,
hiç tanımadığı bir kıza sarılırken...
mutfakta elinde çaydanlıkla kalakaldı hanife teyze
nahit amca bir emlakçıda aldı haberi dikmende...
oğluna ev bakıyordu...
50 yaşında bir eczacı novalgine tabletini yere düşürdü..
iki damla yaşla birlikte... tok karnına...
öğle namazı için abdest alıyordu kamyoncu saitin oğlu...
bakkalın kapısını açık unuttu "umut gıda'nın sahibi" terlikle fırlarken kapıdan...
silivride gözyaşı döken genç kızın çığlığıydı duydukları...
365 gecedir bugünü bekleyen kız...
okulda defterine, sıraya ağaçlara tek kelime kazıyan kız...
tuana...
aziz amcan sevdikleriyle kucaklaştı bilesin...
gülşah, hande.. torunları... sevdiceği...
evladı gibi sevdikleri de koştu yanına....
yarın elbet yeni bir süreç başlayacak onun icin...
bir yıllık yeni bir savaş...
ama bu gece ilk kez huzurlu uyuyacak bir yıl sonra...
topuk yaylasının çubuklu defterli çocuklarına gitmeden...
çubuklu kadınların destanını sonra düşün sen de tuana...
sonra anlat babana caddeden köprüye koşanları...
yargıtay, uefa sopası, iftiralar, ihanetler...
sonraya bırakın gelecekten konuşmayı..
bak benim kızım 5 günlüğüne gidecek yanımdan...
göz pınarlarım şimdiden dolu...
nasıl dayandıysan 365 gün.. onca heybetinle aç kollarını...
kamyoncu saitin oğluna kulak ver sen güzel çocuk...
"hele sen önce bi babana sarıl... gerisini hallederiz"

22 Haziran 2012 Cuma

reto...

lucianoyu bilir misin sen isviçreli adam?
rapajç adını duydun mu hiç?
biz çok severiz onları bilir misin?
bak mesela fabio.. luciano yani...
şampiyonluğun en kilit golünü atmıştı sakarya'da...
o, "çocuklar inanın" bestesinin zirve yaptığı gün vardı bi de,
denizliye attı kupa maçında...
cimboma, beşiktaşa...
ama bu yüzden sevmedik ki biz onu..
golden sora o formayı çimlere serişi var gözümüzün önünde hep,
bir de olcanı daha küçücükken kavga ederken rakiple,
şööyle bi sarmalamıştı ya hani... o an işte...
rap rap baba desen... of be....
aşırtma bir vuruuuşş, rapaç atıyor 4 oluyooorr..
antep maçı vay ki vay... fenerbahçe yıkılmaz...
soora hani mondragonla victoriaya poz verdirdiği maç....
süüper bir gol harika harika...
ama bu da değildi işte mesele...
hani o kader maçı kadıköyde... cimboma karşı öndeyiz...
kontraya kalkmışım 3e 2....
tak diye taca attı topu... rakip yerdeydi çünkü...
tribün tam feryada girişirken elini kaldırdı sadece, kaldık öylece...
öyle severdik çünkü...
ne dedi giderken.. başka takıma gidemem türkiyede..
istediler de haa... güldü sadece....
başını ağrıttım değil mi reto.. kusura bakma....
ama bil istedim be baba...
seni kim gibi seviyoruz seni niye seviyoruz bil istedim be kardeşim...
nerden tanırdık yoksa.. bi tane sarı kafalı beyaz yüzlü adam...
öyle gelmiş italyadan ama isviçreli...
malum, mevzumuz var sizinkilerle.. ön yargılıyız ama çubukluyu giyene de hastayız...
nerden bilirdik be kardeşim... aklımızı aldın, kalbimizi çaldın....
yerini hiç kaybetmiyo filan dedik önce.. atağa da iyi bindiriyo.. hızlı geri dönüyo...
efendi bi adamı ekledik sonra...
ama o gün yok mu o gün...
çivi çaktın hafızaya...
yanlış anlama, herkes omuz verdi tabuta...
ama sen daha yeni gelmiştin be adam...
bırak büyükadayı...
daha kadıköy iskelesini bile görmemiştin belki...
nerden bildin onca sevdiğimizi de bizim gibi omuz verdin lefter babaya...
nasıl dimdik durdun öyle çınar gibi...
nasıl yanıyordu gözlerin bahçenin feneri...
taa o gün demiştik işte...
çubuklu emin ellerde...
sonra biraz formun düştü sanki be reto...
kademe hatası filan oldu...
ama o dik duruşta, o kavgaya sahip çıkmada bir gram düşmedin be kardeşim...
tribüne çıksan sette dururdun eminim...
o golü hiç anlatmayayım istersen...
alex ( yollarına ölürüz ) de iyi verdi hani....
ama sanki mesele gol değildi sanki...
mesele o golün önemini en az bizim kadar anlamandı...
yoksa sen 12 mayısta şampiyonlğun kaçmasına ağlamıyor muydun yahu?
belki de veda ediyordun ha?
az ağlamayınca göz ağlamazmış derdi annem...
sen bizim özümüzdün de ondan mı ağladın be kardeşim...
ah be isviçreli adam...
hayat bazen acımasız be...
olmadı işte... yabancı sınırlaması.. yeni oyun planlaması filan...
sen yabancı mıydın kardeşim.. var mı bizi sen gibi anlayan?
gitttin mi bilmiyorum ama biz seni gitti saymıyoruz be reto...
kiminin 10 yılda yapamadığını 10 ayda yaptın ba kardeşim...
sen artık bizim için çubuklu bi efsanesin...
sen gersonu bilir misin reto? pesiç'i, brian nielseni...
ucheyi högh'ü...
hah iyi ezberle isimleri..
senin yerin artık onların yanı...
sana sorarlarsa en çok arenadaki golü sevdiğini söyle...
ama bizim için golden de gollerden de..
puandan da puanlardan da önemlisin...
basri gibi mehmetçik, lefter gibi abidesin...
sarı kadar sıcak lacivert kadar asilsin...
reto kadar umut ziegler kadar gurursun..
artık nereye gidersen git reto
bundan sonra hep fenerbahçelisin 
çünkü sen de bizim gibi reto...
hem çubuklusun hem fenerbahçesin...



13 Haziran 2012 Çarşamba

maraton...


daha tren tam durmadan açımırdı kapılar...
ve sabırsız ayaklar atlardı kızıltoprak istasyonuna...
hız kesmeden devam ederdi adım sahipleri...
tren yeniden hareket ettiğinde onlar sokağa inmiş olurdu...
içlerinde bir baba oğul...
çocuğun gözleri ürkek...
yanda bir kız bir oğlan.. sarmaş dolaş...
biri sarı giymiş biri lacivert...
bir sevdanın iki yarısı...
önce bi uğultu uzaktan, sonra kulaklara çalınan melodiler...
tanıdık bir final...
senin sevgin bu dünyadaaaa.....
baba maratondan alacakmış bileti... 
oğlanın ilk maçı güzel yerden izlesin...
sevgililer yeni açığa.. adnan abinin hastasıyız...
eyvah yağmur başladı...
bak karşı yoldaki amcanın şemsiyesi de yok...
of kuyruk da fena...
yola çıkan köprü izdiham...
abiler çocuk var biraz yavaş...
duvar dibine su dolmaya başladı...
aşağıdakilerin bilekler suda...
dert eden yok ama...
dillerinde hoş bi sada...
senin sevginle geldiikkkk bu şerefsiz dünyayaa....
baba ceketini çıkarmış oğlanın kagaya omza dolamış...
gömlek sırılsıklam...
üşüdüysen gidelim oooluummm...
çocuğun gözler ürkek diil artık ışıl ışıl...
baba seni çok seviyorum....
kemik gibi abiler var kuyrukta...
çakmak çakmak bakıyorlar...
belli ki kalplerinde en çok
Fenerbahçeyi yaşatıyorlar...
şemsiyesiz amca da okul açığa girmi bile...
koridorda bekliyor yağmur dinsin diye...
hah bak işte güneş göründü bulutların arasından...
karanlığın orta yerine ışık süzüldü...
papazın çayırı aydınlandı...
yeni açıkta sevgililer yanyana...
sıra nihayet baba oğula da geldi
içerisi bayram yeni...
karanlık saatler bitmiş.
papazın çayırı ışıl ışıl...
okul tarafındaki amca minderini sermiş altına...
yanındaki gençlere lefteri anlatıyor...
can diyor can bartu....
bir adamı bir kez geçer döner bir daha geçerdi...
basride gözleri doluyor...
mehmetçik diyor.. güzel adamdı...
arkada gençler tartışıyor...
biri rıdvan diyor biri aykut...
ikisinin de gözünde heyecan yüreğinde umut...
yeni açıkta sevgilisine sarılıyor kız...
diyor ki en çok... tamamlatmıyor çocuk...
bir kendi üstündeki laciverti öpüyor bir kızın sarısını...
numaralıda az kişi var...
maça doğru anca dolar...
güne bile olsa esiyor denizden vicdansız...
bu sosyete yerinde adam eylülde bile donar...
bak işte yaklaşıyor fırtına....
yok yok gökte değil...
çubuklu çıkıyor sahaya...
hepsi güçel hepsi çiçek...
bu dünyada bir yar bir de çubuklu gerçek...
bugün lüks sobaların altında gördüğünüz koca koca adamlar...
işte o günlerin çocukları...
nice maçlar başladı böyle...
nice hüzün nice gözyaşı nice sevinç...
nice radyolar kırıldı sinirden...
nice yiğitler ağladı telefonda gurbet ellerde...
duaya açıldı evde anneannenin elleri...
kulakları radyoda amin dedi dilleri...
işte bugün biber gazı sıktığınız çocuklar
o radyo başındaki adamların torunları...
işte bugün çağlayanda nöbet tutanlar kale arkasındaki amcanın emanetçileri...
hani diyor ya şair...
ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar...
öyle işte...
karşımızda dünya olsa vız...
çünkü maratonun önünde sıra beklediğimiz günden bu yana
üstümüzde çubuklu var....


















17 Mayıs 2012 Perşembe

mektup...

yüreğimin orta yerinde bir sancı vardı...
ocak 15, soğuk mu soğuk...
fena vuruyordu denizden denizden namussuz rüzgar...
tüm sevdiklerim oradaydı biri hariç...
tüm sevenlerim.. biri eksik...
yok yok hepiniz güzeldiniz o gün.. hepiniz çiçek...
çok koydu bana sizi bırakıp gitmek...
o koca asrın en zor yılında...
namertle, vicdansızla karşı karşıya...
ne kadar vakurdu beni omuzlayanlar...
ve ne kadar gururluydu papazın çayırına gözyaşı akıtanlar...
uzanıverdim sonra en huzurlu olduğum yere..
sonunda kavuştum ayetullah beye basrilere...
kulaklarınızı çınlattık uzun uzun...
ağladık...
10 temmuzu anlattım zeki rıza beye...
dedim gurur duy torunun da oradaydı diye...
20 eylül destanında göğsü kabardı hepsinin...
cennette haykırdık birden.. yaşa fenerbahçe...
sonra izledik sizi hep...
kocaman bir adam gördük samandırada, saraçoğlunda...
gururlu, onurlu, dimdik...
bir volkan gibi alevle taşıdı emaneti pala bıyıklı çocuk...
gönülden sevdik her birini...
her damla terleriyle ıslattılar kutsal emaneti...
en çok onu sordular bana...
emaneti o devraldı ne de olsa...
bir güzel adam ki yüreğimizi ısıttı,
105 yıllık çınarın en güzel dalısın alex de souza...
şu mohikan saçlı çocuğu beğendiler çokça...
yerinde duramadı çubuklular küçük oğlan çatala vurdukça...
canımızı yaktı emreye atılanlar...
sahada kim varsa hepsi cengaver hepsi serdar...
kardeşten ayırmadık yoboyu bekiri diayı...
gördük ki şeref için yakıyorlar dünyayı...
samet tercüman oldu sevdamıza...
hasanı eş tuttuk evladımıza...
orkunlarla direndik mertlikleriyle umut'landık...
onur için mücadele verirken evlatlarımız...
ertuğrulla aydınlandı karanlıklarımız...
çağlayanda görmediniz mi bizi...
adalet çay bahçesinin hemen yanındaydık...
her biber gazında yandı gözlerimiz...
en büyük acılarda sizinleydi yüreğimiz...
dünya üstüne yağarken emre nasıl dayandı trabzonda...
çünkü küçük hüseyinin büyük yüreği vardı yanında...
şu reto ne güzel çocuk dedik köşeye yuvarlarken...
bizim de yüreğimizi yaktı sizle ağlarken...
sahi ne çok beklemiştik o günü...
ne kadar güzeldiniz hepiniz...
bir onur mücadelesi meyve verecekti...
kimbilir yine hangi karanlık eller engelledi...
hiç kızmadınız... gururlandınız...
tam da avuçlarınız patlayıncaya kadar alkışlarken kahramanları...
nasıl da içimizi yaktı biber gazları...
biz sizden kupa istemedik ki hiç...
çubukluyu sizdeki o koca yüreklere emanet ettik...
o küçücük yavrulara ağladık annelerinin yanında gözleri yaşlı...
nasıl da koşturuyordu.. caresiz babaları telaşlı...
tek bir cana malolmadan bitti ya kabus gece...
kupası tabelası kimin umrunda...
hani giderken üç satır karalamıştım ya sana...
demir parmaklıkların arkasındaki adam...
sana hakkım bin kere helal olsun,
bak yine söylüyorum buradan...
şimdi bilin ki asırlık çınarın savunucuları...
şimdi tribünler inlesin binlerce kere...
hakkınızı helal ettiniz leftere...
ve bugün adanın en güzel yerinden bakarken sizlere...
iyi ki çubuklusunuz hepiniz...
iyi ki fenerlisin aykut kocaman...
iyi ki bizimlesin alex kaptan...
topuk yaylasından çağlayana her bir taraftar...
105 yıllık tarihte silinmez yeriniz var...
hakkım helal olsun sana aziz başkan...
emanet sende taçlanıyor güzel adam rıdvan...
babası efe utkuyu merak etme...
annesi üzülme erkin bizlerle...
bizimle mutlu kamyoncu sait...
necati burada da coşkun...
üç etekli ak puşulu türkü bakışlı...
kadınlar ne çok yürüdü destana doğru...
ey çınara emek veren tüm çubuklular...
her hakkımız helal olsun size...
hala ağlıyorsa çubuklu giyen bir çocuk...
islam baba selam söylüyor...
bazen hüzün varsa çubukluya...
başını çevir bak göklere...
ne gelen kupada aklımız ne derdimiz şampiyonluk...
de ki çubuklunun kendi en büyük mutluluk...
ee bunca laf ettik...
artık bitti kalem doldu defter...
size hakkını helal eder...
adadaki çınarınız lefter....

10 Mayıs 2012 Perşembe

zafer...

En önde gökhan gönülün olması normaldi...
ya da alexin...
mehmet topuz da olsa yeriydi...
ama zieglerin omzundaydı lefter...
italyadan çıkıp gelmiş bir isviçreli...
donuk bakışlı adamların ülkesinden...
gözlerinde gurur vardı oysa...
gururun en acısı...
biz gözümüzden süzülen yaşlarla tribünde...
o an birbirimize söz verdik...
mayısta bu ellerde kupa yükselecek...
ve o kupa bir onur nişanesi olarak adaya gidecek diye...
büyük adanın büyük adamına sözmüz var bizim...
adına tabiyetine laf edenlere inat...
yıllarca bu ülkenin hem formasını
hem üniformasını gururla taşıyan küçük dev adama...
veda edeceğini anlayıp karaladığı o birkaç satıra sözümüz var...
ömrünün en büyük sevdasına,
tarihinin en zorlu günlerinde veda eden bir adama sözümüz,
ve ona bunu yaşatanlara bir çift lafımız var...
geçen yılın kavurucu bir ağustos gününde çekip giden necati amcaya borcumuz var bizim...
ömrüm oğluyla omuz omuza maç izleyerek geçti...
torunu omzumda büyüdü...
ve omzumda ebediyete uğurlarken...
hayatınca sevdiği fenerbahçesine şikeci diyorlardı...
aklandığımızı göremeden gitti, tertemiz olduğumuzu bilse de...
efe utkuya sözümüz var...
yaşını doldurmadan gittiği o kara toprağa bir kupa daha götürecek babası...
cemre dedesine bir kahramanlık öyküsü daha anlatacak...
erkin yine gülümseyecek kara toprakların altında...
gazetedeki o siyah beyaz fotoğrafta olduğu gibi...
laciverte bakar gibi.. sarı... sıcacık.. içten...
yalnız da olmayacağız hem...
papazın çayırında koşturanlar yine bizimle...
bizimle karamürselden kaçıp gelen pazarcılar...
defterlerin arkasına iki şerit çeken çocuklar....
samsunda bir semaverin kulpuna iliştirilen çubuklu ip...
elazığda bir çay ocağındaki posterden bakan aziz pierre...
bizimle dua edecek yüreğinin sesiyle 7-9 nöbetinde teleri bekleyen memet,
haberin var mı?
örgüsü elinde şişlerin üzerinden umarsızca bakarken
yüreğinde fırtına kopan anneanne bizimle olacak aslında...
radyo başında kalbi küt küt atacak avustralyada bir bakkalın...
eylülden marta nice destan yazan kadınlar orada olacak...
edanın erdemiyle yükleneceğiz...
nevriye gibi yılmadan...
bak kalbindesin hep selçukla rıdvanın...
basriler yımazlar hüseyinler omuz omuza yapacak ilk düdükle...
sonra hep birlikte haykıracağız;
uykusuz geçti geceler kan ağladı yürekler
başını öne eğme aldırma fener çok yakında güneşli günler...
kuura bakmayın nahit amca gelemeyecek tribüne...
bir tek parçalı maçlarına gelmez çünkü ankaradan...
ama hesap dağlarladır gülüm.. umut dağlarla...
şimdi o umudun sahaya inme zamanıdır...
10 aydır dökülen gözyaşlarının...
kabaran yüreklerin sevdasını haykırma günüdür...
maç bitip tabelada yazan skor dünyayı ayağa kaldırırken...
her ne olursa olsun kucaklama zamanıdır asrın kahramanlarını...
avuçları patlatırcasına alkışlama zamanıdır çubukluyu onurlandıranları...
çünkü siz çubuklular...
başımızı hiç öne eğdirmediniz bizim...
ne kadar hakkımız varsa üzerinizde her zerresi helaldir...
şimdi ananızın ak sütü gibi helal kupayı da alma vaktidir...
topuk yaylasından caddeye koşanların teri var o kupada...
çağlayanda nöbet tutan liselilerin nefesi...
hasanın sametin haksızlıklara karşı aylarca döktüğü gözyaşı...
şimdi son kez söz sizde kahramanlar...
lefterin emanetini taşıyanlar...
bir umudumuz sizde bizim...
gözümüz gönlümüz sizinle...
bak yoğurtçudan sana sesleniyor taraftar...
giy formanı çık sahaya... yüreğini koy ortaya...
koy yüreğini göster öfkeni...
parçalı yenilecek zafer yakında...
yani.... çocuklar inanın güzel günler görüyoruz...
bekle bizi lefter baba...
evlatlarını omuzladık.. kupayla geliyoruz...

30 Nisan 2012 Pazartesi

uche...

çok emek var üzerimde...
çok hayır dua aldım...
kamyoncu saitin oğlu memur maaşıyla okuttu beni...
evde anam ve iki bacım...
kira ve borçlardan sonra ikiye böldüler parayı...
yarısı samsuna bana, idare etti dördü kalanla...
çok haylazlık yaptım ben lisede...
yatakhaneden kaçtım, ders astım...
kazanamadım sınavı...
hayır varmış ya her işte...
11 yaşın gurbetçisi 18inde bir yıl nihayet ailemle kaldım...
bi yandan dersane. bi yandan işe daldım...
o akşam erken geldim ama eve...
maç açık kanalda o zamanlar.. rakip zor... beşiktaş...
anadolu lisesinde hiç tutmadı şansım...
o hasan bırakıp kaçtı ya, sonrası perişan...
hep yendi bizi çarşılılar...
ama o gün erken döndüm eve.. biliyordum...
o gün milat olmalıydı...
yine yedik ilk yarı... ama inandım...
ilker attı önce... umutlandım...
sonra doksanda, o adam...
ayağı kırıldığında sakız çiğneyen dev...
ay lav yu'nun sözlük anlamı...
höghün arkadaşı, hepimizin can yoldaşı...
öyle vurdu işte... kenara koştu sonra parmağını sallaya sallaya...
19 yıl olmuş bak...
nice heyecan, nice gözyaşı nice yıkım...
caddede zafer turları...
omzumda büyüyen nice küçük çubuklu...
antep maçında yine o dev adamın kafası...
sonra rap rap baba...
rapac atıyor dört oluyor....
ya o gün...
hakeme bakıyorum verdi golü...
verdi golü altı oldu...
hala direği sıyırıyor appiahın şutu bazı geceler...
hala topun dibine dalıyor alex, stat yanmadan az önce...
ve rıdvan sağdan akıııp gidiyor...
her bir gol teek tek aklımızda, her bir sarı kart hatta...
belki taç bile...
hiç unutmuyoruz biz...
acımızı da sevincimizi de...
çünkü evladımıza miras bırakacağımız o formada kayıtlı hepsi...
çünkü baktığımız her yerde çubuklu var...
nerde bir sarı görsek yanında lacivert arıyoruz...
bulamazsak ya denize ya göğe bakıyoruz...
siz şimdi kimbilir nerelerde yine pazarlık yapıyorunuz...
belki içimizdensiniz. belki parçalı lobisinden, bilmiyoruz...
ama fırtınadan önce sessizce izliyoruz...
lefterin formasını kim koyuyorsa masaya...
onu aklımıza yazıyoruz...
sizin durduğunuz yerden  bakınca...
ayağımız kırık bizim...
öylece sakız çiğniyoruz...
ama dişimizde yüreğimiz var...
her gün acılara yatıyor, her sabah umuda uyanıyoruz...
lanet olsun puanınıza, paranıza 2020 hesabınıza...
biz sadece çubukluyu tanıyor, kocaman sevdamıza güveniyoruz...
10 ay önce söyledik, yine söylüyoruz...
kupanın değil onurumuzun peşinden gidiyoruz...
her kim puanla hesaplamaya çalışıyorsa bu sevdayı iyi bilsin;
.ir gram leke düşmüşse palamutlu armaya,
küme düşmek istiyoruz...
puan silecez diyen varsa, biz ne yapacağımızı biliyoruz...
biz sizin maddelerinize değil,
kocaman adamla kahramanlarının alın terine güveniyoruz...
ve sizden merhamet değil adalet istiyoruz...
parçalılar gibi işimize gelince değil...
zaten 10 aydır adalet için yürüyoruz...
şimdi derhal attığınız çamura bulaşan ellerinizi çekin çubukludan,
ve koca çınarın yapraklarını serbest bırakın...
çok zor okuttular beni...
babama araba aldık karımla,,, yıllaaaar sonra...
teslim alınca telefona sarılmış hemen, teşekkür etti...
sen bana ekmeğinin yarısını bölmüşsün, senin emeğin bunlarla ödenmez dedim...
yol kenarına çekip ağlamışlar anamla...
biz çubukluya ömrümüzün yarısını değil
tamamını adamışız efendiler...
ve o ömrün her günü bu emanete sahip çıkacağız...
bugün uche yok çubuklu kadroda...
ama kardeşleri var... biliyoruz...
perşembe yoboyla inönüye...
cuma onbinlerle çağlayana geliyoruz....

12 Nisan 2012 Perşembe

maral...

tam da o kaleye atılmıştı penaltılar...
yaşar kurtarmıştı...
simoviç kaçırdı...
kaç kez anlattım kimbilir...
kamyoncu sait'in oğluyla gittiğimiz maçı...
bu kez istanbuldaydım ben.. gidemedim...
ama dayım tribündeydi...
çubukluyu miras bırakacağı oğluyla...
dayım...
her maçı önündeki sehpada kalp ilacıyla izleyen adam...
80 döneminin hızlı genci...
eylemden sadece fener maçlarına kaçan hayta...
bugün aradı...
ben görevimi yaptım.. sıra sende dedi...
sıra bende değil dayı... sıra bu kez hepimizde...
borçluyuz çünkü... çok emek var üstümüzde...
leftere borçluyuz mesela....
çubukluya en ağır günlerde veda eden efsaneye...
ekrem bora'ya borçluyuz...
tabutun üstüne örtülen sarıya ve laciverte...
bakmayın siz e ile yazıldığına...
maral'ımıza borçluyuz...
en güzel dizelerin kadınına...
ceylan gibi süzüldü gitti ya aramızdan...
ne demişki gitmeden...
köklerin çınar.. onurlu uygar..
her sabah özgürlüğe doğar fenerbahçe...
tarihe kazıdı sözleri gitti...
bi de ne demişti...
içindeki çocuğa sarıl...
içimizdeki o çocuğa borçluyuz hepimiz...
efe utkuya.. daha yaşını doldurmamıştı...
erkin uçak.. 17sindeydi...
ikisi de gitmeden bizi şampiyon bildi...
topuk yaylasından selam gönderen dünya güzeli çocukların alacağı var bizden...
asgari ücretle çalışıp lisanslı forma giyen işçinin...
dokuz aydır evlat kokusuna hasret ranzada yatanlara borçluyuz...
tek bir gün eğilmemelerine.. çubuklu sevdalarına...
ve her gün babasına sevdasını haykıran o kıza...
hani asırlık umutlarla, acılarla büyüyen...
tuana...
ömrünün en önemli maçındayken futbol takımına mesaj gönderen..
edalı nazlı meleklere sözümüz var bizim...
dünyaya direniş destanı izleten kadınlarımıza...
nahit amcaya borçluyuz biz...
yollarda geçen yarım asıra...
işte şimdi gün o borçları ödeme günü...
kendimize, 105 yıllık çınarımıza...
ayetullahlara, basrilere, küçük hüseyinlere...
emanet emin ellerde deme günleri...
destan kadınlarının her gün yeniden doğurduğu umut bizimle...
ilk gittiği maçta ellerini göğe kaldıran teyzenin duaları...
9 aydır dökülen gözyaşları...
zühal ablanın totemleri...
betülün sinema günleri...
trabzonda ekran başında merve...
lüleburgazlı pazarcılar durmaz gelir...
maral ablanın dizeleri kalbimizde hala...
bak felipeye abla...
vallahi yine güzeliz, yine çiçek...
gözyaşlarımızdan çağlayan yaptık...
sevdamıza bindik dalgalarla geliyoruz...
caddeyi dolduruyoruz onbinlerle...
ve hesabın kesileceği yere yürüyoruz...
tam 6 hafta.. gece gündüz hiç durmayacağımıza yemin ediyoruz...
çünkü emeğimizi çalanları biliyoruz...
çünkü çubuklunun onurunu koruyoruz...
çünkü omzumuzda dünyanın en ağır emaneti...
canımız pahasına taşıyoruz...
haydi fenerbahçeli taraftar...
artık bütün dikkatini çubukluya ver...
kaygılarını takıntılarını unut...
saat 19.07 oldu diye sevinen manyak...
al rahatsızlıklarını gel stada...
bütün biletleri biriktiren deli...
omuz omuzaya hazır ol...
batmanda kayseride çankırıda rizede...
bedenler uzak olsa da gönüller elele...
haydi fenerbahçeli futbolcu...
bak erdoğan babayı yeni uğurladık...
gözü üstümüzde.. ruhu üstünüzde...
bu pazar en güzel yolculuğa merhaba diyin...
tek yürek olalım.. destanı yazalım...
sahaya çıkmadan durun ve dinleyin...
yayaya şaşaşalardan...
bu dünyayı yakarız senin için şampiyonluk gelince günlerine kadar...
herkes orada... hepimiz sizinleyiz...
yani kurulan ittifakarın bozalım oyunlarını...
yani fener gol gol gol...
yani sırılsıklam olsun o forma...
yani seni sevmek deli gibi yürek ister...
yani...
avaz avaz sesimiz yükseliyor tribünden...
şampiyonluk hırsını yaşıyoruz yeniden...
siz kara deryaların fenerisiniz...
en karanlık günlerde bile biz o ışığı görürüz...
hep dedik, yine diyelim...
siz çubuklu için mücadele edin,
gerekirse biz ölürüz...

23 Mart 2012 Cuma

emanet...

yatılı büyüdüm ben...
bambaşka şehirlerden gelen,
bambaşka fikirlerin, siyasi görüşlerin, geleneklerin çocuklarıyla...
çok zenginler vardı içimizde.. dolaplarında pastırma, kaymak...
çok fakirler...
meteliğe kurşun...
sağcılar vardı... dolaplarının arka tarafında gizli üç hilal...
solcular... yatağın altında ahmet kaya...
çok kavga ettik kendi aramızda...
çok girdik birbirimize...
ama hiç satmadık birbirimizi...
hiç ispiyonlamadık...
kafalarımızı duvarlara vurduk dövüşürken...
ama bir gram ötmedik..
belletici hoca camı kıranı ararken...
fenerbahçe işte bu yatılı okuldur siyasi abilerim...
bazen fena gireriz birbirimize...
sen bağırdın, ben bağırdım
oraya gelmedin buraya gitmedin...
hoca yanlış çıkardı,
futbolcular koşmadı...
spahijadan hoca olmaz..
armanın gururu sarı melekler...
kristin neden nevin filan...
siz şimdi hesaplar yapın durun...
kişilerle kurumları,,,
özellerle tüzelleri...
sinüslerle hipotenüsleri ayırın...
sonra birinizin adamı çıksın ortaya...
yüzmilyonlar vaat etsin..
sonra öteki filanca yıldızı getirsin...
parçalıları şampiyon ilan edin..
kupa anadoluya kampanyası başlatın...
ve sonra hep birlik olun gelin...
uefanızla siyasetinizle floryadan faroza...
toplanın gelin...
değil başkanı, bir tek taraftarı almaya çalışın...
bakın nasıl dik duruyo o yatılı çocuklar...
bakın kimler çıkıyo ranzaların altından...
daha köprüyü geçerken ayetullah bey karşılar sizi...
dur yolcu,,, bilmeden basıp geçtiğin bu torprak.......
çamlıcaya varmadan set çeker zeki rıza lefter cihat,
garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar.......
altunizade'yi aşarken mabedi göreceksin...
sakın şaşırma...
mazisinde bir tarih yatar...
papazın çayırından bugüne...
nice destanlar... zafer çığlıkları...
binlerce kalp çarpıntısı...
en acı hatıralar... son dakika kaçanlar...
ciğer delen hüzünler... omuzlara yaslanan başlar...
ilk heyecanlar... düğünden yetişenler...
amcaların yanında sıvışıp girenler...
karşı karşıya vurulup girmeyenler...
durul ege'nin omzumdaki ilk maçı...
ihtiyar fenerbahçelinin "ebediyyen kendine yet fenerbahçem" diyip gözyaşlarıyla vedası...
hala gücünüz varsa yaklaşın...
gebze haydarpaşa treni yanaşmış kızıltoprağa...
bir çubuklu ordusu
çakmak çakmak gözleriyle delikanlılar...
ağır ağır gidiyor arkalarından 70inde nahit diye bir çınar...  
gelin yine de siz.. toplanın gelin...
söğütlüçeşmeyi aşar aşmaz...
topuk yaylasının güleç kızanlarının gözlerine bakın...
ellerindeki defterin üstü çubuklu...
gücünüz yetiyorsa,, alın...
illa gelecekseniz cumartesi gelin...
fenerbahçenin kadınlarına anlatın derdinizi...
buraya pazarlık yapmaya geldik...
başkanınızı almaya geldik deyin...
5 saniyeden fazla bakabilirseniz gözlerine...
kimi istiyorsanız alın gidin...
cumartesi gücünüz yetmezse...
30unda biz size gelelim...
kimlerle mi?
efsanelerimiz...
küçük hüseyinle, basriyle...
hiç unutamadığımız evlatlarımız...
erkin uçakla, efe utkuyla...
taa yüreğimize işleyen 105 yıllık tutkuyla...
hayatının en önemli maçına hazırlanırken baküden futbolcular için dua eden eda'yla...
tıpkı anadolu gibi, sessiz güç, seda'yla...
kupa için başkanına söz veren naz'la...
geleceğimiz canımız recep niyaz'la...
yüreğimizin sesinden bir dua gibi bir dilek gibi
yaşadığımız duygumuzla...
8 aydır acıyla öfkeyle gözyaşıyla büyüttük biz sevdamızı...
ve her gün söyledik...
burundaki o fener sonsuza kadar solmaz...
emanet çubukluyla pazarlık olmaz...
siz güç birliğinize devam edin...
özel tüzel kişi kurum konuşun durun...
biz geri adım atmıyoruz...
başkanı kimimiz seviyoruz...
kimimiz hazzetmiyoruz...
hocamızı eleştiriyoruz...
futbolcumuza çok kızıyoruz...
ama burası yatakhane abiler...
burası fenerbahçe...
nasıl vermediysek lise açıktaki arkadaşımızı...
hepsinin yanında duruyoruz...
değil başkanı, günahımızı bile vermiyoruz...
her gün yeniden hayaller kuruyoruz, ve geleceği bekliyoruz...
tarih okuduk biliyoruz..
en güçlü imparatorluklar yıkılır...
ama FENERBAHÇE YIKILMAZ...

15 Mart 2012 Perşembe

cemre...

hepinizin bi ilk maç anısı vardır..
unutulmaz...
bi de ilk galatasaray maçı vardır...
anlatmaya doyulmaz...
hatırlayanınız vardır...
ben de anlatmıştım hani...
ankarada cumhurbaşkanlığı kupası...
çok fena sıcak.. üstelik ramazan...
daha 11 dememiş tevellüt...
oruca sabretmek Feneri beklemekten kolaydı...
susuz durulurdu da çubuklusuz durulmazdı...
ilk yarı yedik bi tane...
devrede ısındı küçük hüseyin...
atacak dedi istanbuldan gelen bıyıklı amca...
attı... bize koştu.. babama sarıldım...
penaltılarda devleşti yaşar...
simoviç kaçırdı.. ve bir de terim... fatih terim...
aldık kupayı... babama sarıldım..
niye ağladı, anlamadım...
kamyoncu saiti yeni kaybetmiştik o sene...
güzel adamdı.. sıkı fenerli...
ertesi gün ona gittik... babam maçı anlattı.. su döktük çiçeklerine...
babam ağladı.. anladım...
eve gittik... triko çubukluya sarıldım...
dün gece kadıköydeydim ben...
çok güzel çocukların arasında...
üç gündür uyku girmemiş gözlerine...
ama hala ışıl ışıl.. hala çakmak çakmak...
her maçtan önce aynı çaba.. aynı emek..
kimi ck'dan kimi vamos kimi ünifeb...
tribün güzel olsun, çubuklu dik dursun...
umurlarında değil karşılık istemek...
ceplerinde çok para yok...
sonuncuyu organizasyona vermişler...
yar yanağından gayrı paylaşmak için bisküviyi...
söylediğimiz marşlarda senin de sesin olmalı...
sabahı zor ettim...
meraktayım.. heyecandayım.. geçmiyor saatler...
ve o mesaj geldi...
bizim cemre...
16sındaydı tribüne geldiğinde 10 sene önce.. pırıl pırıl..
ne acılar, ne zaferler gördük beraber....
ankarada ahmet hassan o kafayı vurduğunda çöküp kalmıştı...
hani ankaranın en güzel yanı istanbula dönüşüydü...
yol boyu ağlamıştı trende...
caddede birlikteydik mayısta...
hem maçtan önce..
gözleri gülüyordu maçtan sonra görünce...
mesaj attı bugün cemrecik...
dedesinin fotoğrafı vardı içinde...
çok emeği geçmiş kulübe...
cemre çocukken her maçtan sonra benim gibi gidermiş işte...
anlatırmış tek tek...
kim attı, kim çubukluya layık oynadı.. kim ağırdan aldı...
uzun süredir gidememiş...
ama bu kez gidecekmiş işte...
o kabus gibi yaz gününden bu yana onanları anlatacakmış bir bir...
bi de cumartesi olacakları...
kimi anlatacak kimbilir... belki alexi.. belki şu mohikan traşlı sarı oğlanı...
gözleri dolacak belki yobodan bahsederken...
gökhan gönülde yumruğunu sıkacak şöyle bi...
ne şanlsı kız şu cemre...
kombinesi var.. girebilecek içeri...
uzakta kalacak oysa niceleri....
üç gecedir uyumayan çocuklardan kiminin bileti yok mesela...
pendikteki zeynep de uzaktan bakacak çubukluya o gün...
ankaradan kübra da bilet bulamamış...
trabzonlu merve gelir mi acaba...
ama adıyamandan gelen var biliyorum...
ister içerde ister dışarda...
herkesin içinde büyükadalı büyükadamın ruhu olacak...
herkes basri,,, herkes küçük hüseyin olacak...
çünkü artık topuk yaylasından başlayan yürüyüşün en önemli günü geldi...
çünkü caddeyi dolduranlar için,
çünkü çağlayanda çağlayanlar için,
zafer vakti...
her derbi bir şölen, her derbi bir tarih...
işte yine geldi biri daha....
batular tuanalar orada olacak...
belki çankırıdan ilk kez gelenler...
belki gözüyle değil yüreğiyle görenler...
siz amerikadan avustralyaya edirneden hakkariye...
gelemeyenler...biliniz ki kaşkollar bereler bize emanet...
ve siz sahaya çıkacak 11 kahraman...
en ağır emanet sizde...
lefterin cihat armanın can bartunun
cemilin alparslanın rıdvanın alın teri...
kendi işini kendi gören adamlar ordusu...
biliniz ki biz bütün kalbimiz ve 105 yıllık öfkemizle oradayız
hesabı kesmeye siz varsanız.. biz de varız...
dönelim o sıcak ramazan gününe...
babam işe gidecekti maçtan sonra...
bi abiye emanet etti beni...
birlikte yürüdük otobüse...
dedemi anlattım ona..
parçalılar geldi birden...
her tarafta onlar.. otobüsü doldurdular...
kağıttan şapkalar vardı o zaman.. güney çarpmasın diye...
o vardı kafamda.. boynumda bi liralık iplerden...
saklasam mı diye baktım. şapkamı elime aldım...
dayak yersem annem bi daha göndermezdi çünkü...
şapkayı kafama taktı abi..
ipi boynuma astı...
çubuklunun yere indiği gün
kamyoncu saitin boynunun büküldüğü gündür dedi...
gözlerim doldu.. ağlamadım...
parçalılar, ve bizi parça parça etmeye çalışanlar iyi duysun...
biz kamyoncu saitlerin başını öne eğdirmeyiz...
cemre kız... selam söyle dedene... bilsin ki;
bu can bu bedende durdukça.... emenetleri yere düşmez...
çubuklu parçalıya asla geçit vermez...

29 Şubat 2012 Çarşamba

tuana...

lisedeydim daha...
ne güzel sözleri vardı şarkının...
yatakhanenin camından karşıdaki evleri seyrediyordum...
sarı ışıklar sızıyordu...
sıcak sarı ışıklar...
kestane pişirilen sıcak evler...
ben annemden uzak.. babamdan 450 kilometre ötede...
kardeşlerimi özlerken...
sarı ışıklar sızıyordu karşı evlerden...
ve radyodaki adam umut veriyordu ısıttmayan kalorifer petekli odaya...
sana söz yine baharlar gelecek,
sana söz ışık sönmeyecek...
kale arkasındaki tellerin arasından kocaman adamları izlediğimiz yıllardı işte...
sonra pankart oldu tribünlere...
ve ben çubukluyla maçlar izledim o pankartın altında...
o gün silivriye gitmeseydim...
belki de hep bu satırla kalacaktı aklımda...
şarkının asıl ismi kazınmayacaktı kafama...
jandarmaların uzun kontrollerinden geçtim önce...
kapıda 17sinde büyümüş bir adam karşıladı beni...
haziranda adını bile bilemezdim...
batu...
babasına koşmuş yine...
hukuk felaketinin ortasındaki hukukçuya...
çok süzgündü ilk gördüğümde... ağustostu...
bak toparlamış...
acı olgunlaştırır..
içeri girdim.. çok seyirci var.. kaşkollu fularlı epey çubuklu...
bu kız kim? pek hüzünlü...
ilhan beyin emaneti.. 16sında...
tuana...
orada öğrendim...
babasını alıp götürdüklerinde bakakalmış...
tutuklamışlar sonra...
tek bi şey sormuş...
ben babamı görmeden 5 saat bile duramam ki, nasıl? nasıl?
mahkeme günlerini iple çeker mi daha lise sırasında bi kız çocuğu?
çekiyormuş işte...
koca koca adamların silahlı külahlı konuşmalarını dinler mi günde 12 saat..
dinliyormuş işte...
neden?
2 saatte bir ara olsun... babası seyirci bölümüne yaklaşsın...
sarılsın.. iki çift laf etsin...
babası yahu...
şuncacıkken geceleri başında bekleyen, ilk zıbınını giydiğinde ağlayan adam...
ilk karnesini boynuna atlayıp okuttuğu,
yazları kumsalda kumdan kale yaptığı adam...
babası...
çocuğunuz var mı?
yoksa babanıza bakın... öyle işte...
batu bu satırları okurken...
babası yanında artık...
annesi ne demişti daha ilk gün...
biz bu günleri atlatırız da...
batu üniversiteye hazırlanıyor..
kız da okula başladı...
ama ne dedi çıkarken batunun babası...
ruhumuz hala içerde...
tuana'nın kalbi de orada işte...
bir ranzanın üstünde...
sanki bilmişti ya söylemiş ya adam 20 yıl önce...
"Tuana, dallarına karlar yağıyor tuana...
Ay, yüreğine ayaz vurur da
Sen üşürsün oralarda..."

öyle dii mi çubuklu tuana?
bak nasıl devam ediyor:
"Tut, asırlık umutlarla acılarla
Tut, bırakma peşini hayatın ateşini gel"

yok yok siz tuanaya üzülmeyin...
kocaman yüreğiyle dimdik ayakta o...
sadece renklerle bakmadan önce yaşananlara...
insan olarak bakın...
Fenerbahçeden nefret edin, tamam...
Ben de bu yöneticilerden nefret edeyim...
Elimizden geleni ardımıza koymayalım...
Ama eziyet etmeyin be kardeşim..
Ayırmayın insanları çocuklarından...
Sakın merhamet etmeyin ama...
Sadece hakları olan özgürlüğü verin...
siz taraftar kardeşlerim...
fenerbahçeyi tuana gibi sevin..
kızınız gibi yani.. babanız gibi...
ve siz Lefterin çubuklu emanetini taşıyan futbolcular...
bilirsiniz size hakkım helal...
ama sizden tek isteğim var...
ne zaman o sahaya çıksanız...
bilin ki sizi babası gibi, abisi gibi izleyen bir çift göz var orada...
çünkü onun babası da abisi de biziz.. çünkü o bize emanet...
ve sen başı dik çocuk...
pencerenden modaya bak göreceksin...
bilesin ki bahçedeki fener sizlerle ışıldayacak..
ve sarı bir ışık sızacak oradan...
kestanelerin piştiği sıcak evlerdeki ışıktan...
çünkü senin ailen biziz.. senin ailen kocaman..
Tuana...
Sana söz yine baharlar gelecek
Sana söz ışık sönmeyecek...
SÖZ...

23 Şubat 2012 Perşembe

özlem...

kamyoncu saitin oğluna,
onun da bana iki emaneti var...
biri triko çubuklu.. öteki onur...
daha 9 yaşındaydım gittiğinde...
mert adam.. güzel adam.. dik adam...
kamyoncu sait...
ankaraya her gittiğimde uğrarım yanına...
toprağına su verir dertleşirim...
son gidişimde hazirandı...
şampiyonluğu sordu, aykut hocayı, çocukları...
anlattım tek tek... oğlu da yanımdaydı...
antep maçını dinlerken çok heyecanlandı...
mermerini eliyle sildi oğlu...
ismine dokunduk... dua ettik... ağladık...
vedalaştık sonra...
emanetlerimi canınız gibi koruyun dedi...
onlar sizin şerefiniz...
söz verdim.. ne çubuklu yere düşer ne de onurumuz dedim...
sonrası deprem...
sonrası direniş...
sonrası yayla, cadde, kadınlar...
kadınlar, kadınlar, kadınlar...
gururumuz, canımız, sevdiğimiz...
dün gece geldi yine rüyama...
oğul dedi.. evlat dedi.. torun dedi...
sana hakkımı helal edeceğim gündür...
atanın babanın sevdasına sahip çık...
ne ter içinde uyandım, ne yerimden fırladım...
yüzümde bir tebüssüm, gönlüm ferah...
bugün öğlen çağlayandayım ben...
kamyoncu saitin emanetini savunmaya...
sırtımda çubuklu forma...
kalbimin orta yerinde onurum...
sen de gel benimle...
nahit amca ol çağlayana gel...
nezihe teyze ol meydana gel...
topuk yaylası yolundaki çocuk ol,
defter kabındaki çubuklu ol...
doksan artı dörtte santos ol gel...
tam da yüzümüz düşmüşken ukiç...
mirsad ol gel usta...
kaşın patlasın, yüreğin kabarsın gel...
erdal abi ol gel amcacığım,
gözlerin görmezse yüreğinle gör gel...
papazın çayırındaki anılarını topla da gel vahit dede,
cemili ilk izlediğin günü getir yanında yasemin teyze...
nadir hocam basri dirimlilinin direnciyle gel...
sen de küçük hüseyini al hilmi efendi...
biriniz pierre van hooijdonk olsun uzunlar...
nevriye yılmaz... fenerbahçe yıkılmaz...
naz'lı naz'lı dalgalansın meleklerin bayrağı...
edalı erdemli mağrur...
"bir sel" olup akalım caferağadan çağlayana...
ekşi bir tat kalsın çekemeyenin ağzında
arslan yürekli kaptanlardan...
alex orada yok mu sanırsın usta....
samet de souza sen de souza ben de souza...
kocaman bir tarihin...
koç gibi savunucuları...
gecenin karanlığına inat çıkan,
yukardaki ay şahit olsun ki...
gün bugündür...
vapura atla gel, metrobüse bin gel...
sevgilini al gel.. cumayı kıl gel...
direncini öfkeni sevdanı hasretini al gel...
sanma ki yalnız olacaksın...
kalbinde fenerbahçeyi yaşatanlarıyla,
genç'iyle, cefakarıyla, üniversitelisiyle...
hepimiz biraradayız...
yani sol açık'tan kopup gelirken vamos...
gün bugündür çubuklu için....
ah be kamyoncu sait...
dinlemiş miydin sen gökçeni...
ne demişti hani efsaneye veda ederken...
ben lefteri dedem gibi sevdim, hani babalar kızar ya bazen...
dedeler kıyamaz...
lefter fenerbahçe için odur işte...
öyle dedi ya kamyoncu sait.. öyle dedi gökçen...
bak dün akşam maçtaydı lefterin emanetini taşıyanlar...
hatta salı çağlayanda, sonra caferağada...
çünkü triko çubuklu herkese emanet...
özlem de çağlayan da olacak bugün...
basrilerin, cihatların torunları da...
çünkü siz nasıl gururla taşıdıysanız armayı...
biz de o kadar seviyoruz formayı...
hepimizin üstünde iki ağır emanet...
bir triko çubuklu.. bir de 105 yıllık onurumuz..
o emanetleri bizden kimse alamaz...
dünya yıkılır, FENERBAHÇE YIKILMAZ...