11 Temmuz 2013 Perşembe

acının resmi...



29 yıllık arkadaşımın babasını uğurladık geçen hafta.
Ne zor iştir taziye, iki cümle çıkmaz ağzından.
Ne zor iştir acının üzerine laf söylemek.
Zorla şu sözler dökülür ağzından.
"Allah sıralı ölüm versin"
Her ölüm erken, her ölüm zamansız. Her giden bir boşluk.
Ama sıralısını versin işte.
Babası ölenler de kör olur elbette, anası giden kaç yaşında olursa olsun yetim..
Anam da hep öyle der. Allah sıralı ölüm versin.
11 yaşında çıktım ben evden. Önce yatılı, sonra gurbetçi.
Sadece tatillerde görürüm anamı.. Öyle dalar gider yüzüme.. Uzuun uzun..
11 yaşındaki gibi. Gurbete yolladığı ilk gün gibi.
Ana işte.. Gezi parkına gelmişleri ya hani akın akın.
Nasıl da güvende hissetmişti herkes kendini. Öyle.
Ya babam. Ana gibi göstermez de o sevgisini de, hasretini de.
Özlerse içine ağlar. Fotoğrafınla konuşur sonra, dertleşir.
Televizyonun üstünde, yatak odasında aynada, buzdolabında.. Her yerde.
Öyle bir fotoğraf düştü işte bugün yüreğime...
Titreyen elleriyle bir fotoğrafı seven, dünyanın acısı omzuna çökmüş bir adam.
Tatilden dönmeyecek bir çocuğun fotoğrafı.
Yeri dolmayacak bir evladın.
Bir baba ağlıyorsa eğer, bilin ki, acının tarifi yoktur.
Bir baba ağlıyorsa eğer, bilin ki, gözündeki yaştan çok, içine kan akıyordur.
Bir baba ağlıyorsa eğer, bilin ki, Allah ölümün sıralısını vermemiştir.
O koca yüreği anca evlat acısı yıkar çünkü.
Yıllarca evladına siper ettiği o eller, sadece onun acısında titrer.
Fotoğrafına dokunmaya bile kıyamaz.
Öyle usul.. Öyle kibar sever...
Bir baba ağlıyorsa eğer, bilin ki, Ali İsmail artık geri gelmez.
Biz konuşmaya yazmaya devam ederiz.
Anayasanın 34. maddesini, kim halk, kim millet kavgasını.
Ama siz de Kabataşta..... diye başlayan cümleler kurarız.
Ara sokaklardan dayak fotoğrafıyla yanıtlar bir diğerimiz...
Mobese görüntülerinden katilleri ararız...
30 gündür nasıl uyuduğunu anlamadığımız, yüreği çürümüş sopalı katilleri?
Siyasi konuşmalar dinleriz.
Ahkam keseriz birbirimize...
Haklı çıkmayaçalışırız tartışmalarda...
O sırada 30 gün hastane önünde hiç çıkarmadığı kırmızı monta sarılıp ağlar bir anne...
Ve elleri televizyonun üstündeki fotoğrafa uzanır...
Kulağında televizyondan gelen belli belirsiz ses......
"Son olaylardan sonra hızla yükselen dolar....."
Bir başka fotoğraf düşer sonra aklımıza...
Çayan'ın fotoğrafı... ablasının annesinin elleri...
çünkü artık onlardan geriye kalan bu fotoğraflardır..
karşılaşsak ne anlatırız ismailin babasına?
işte bunlar heeep lobi diyebilir miyiz?
"siz fotoğrafına dokunamadınız ama sopalı eller onu sizden aldı" mı deriz?
acının resmini yaptık biz hep berabed abidin.
ustaya da söyle baksın bize...
bir ağaç hür olsun diye çıktık sokağa, bir orman gibi kardeşçe..
fidanlarımıza kıydılar...
Ben Alpaslan Akkuş.. 39 yaşındayım... ve suçluyum...
ömrümde hiç bir siyasi partiyi tutmadım...
iktidarda kim olduğu umrumda değil.. yasa bilmem.. vicdan bilirim...
ve o fotoğraftan ben de sorumluyum... daha fazla sözüm yok...
çünkü bir baba ağlıyorsa eğer, bilin ki geriye sadece fotoğraf kalmştır.
bir baba ağlıyorsa eğer, bilin ki, o ülke sözün bittiği yerdedir...