28 Şubat 2013 Perşembe

Genel Çağrı...

Burada hep keskin cümlelerden kaçtım ben...
İstedim ki defterini çubuklu kaplayan çocuk olsun hep,
ya da ne bileyim kalın gözlükleriyle toruna kazak ören nine...
Ama bugün artık iki kelam etme zamanı geldi...
Doğrudan, herkese... Belki haddimi aşarak... Ama samimi...
(Sonuna kadar okumadan sövüp gitmeyin)

Yönetime:
İki tane masa tenisi maçı kazanılsa herkes canlı bağlantıda..
Şöyle bir emeğin sonucu, böyle kazandık... Büyüğüz filan...
İçerde dışarda kumpasın bini bir para...
Ortada kimse yok... Çoğunuzun adını bilmiyoruz ya hu?
Kimsiniz, ne iş yaparsınız, neden yönetici oldunuz?
Kongre 3 temmuzdan epey sonraydı... madem korkuyordunuz neden yönetime girdiniz?
Ya ortaya çıkın, ya fotoğraftan çıkın...

Taraftara:
Kim kimi niye sevmiyo, niye gitmesini istiyo ezberledik...
Tamam başkan içeri girmeden bir sürü hata yaptı...
Tamam siz gitmesini istiyosunuz, bu devirde kimse padişah değil... evet...
Tamam deplasmanlarda kelle koltuk Fenerbahçe için çarpıştınız...
Tamam endüstriyel futbola yenilmeyeceğiz...
E be abi, 106. yılına girmiş kulübün anasını belliyolar be...
Kim hangi lobiyle nerede karar aldırıyo en iyi siz biliyosunuz...
bir taraftar bir takımı nerelere taşıyabilir en iyi siz biliyosunuz...
başkan nefretinin bedelini takıma ödetmek niye?
edirneden ardahana olan bitenden habersiz tv başında kahrolan adamın suçu ne?
uefa bunca bilenmişken, şovun anlamı ne?
bu kadar mı zor baltaları gömmek? bu kadar mı zor "lan şu işi sene sonuna bırakalım" demek?

Takıma ve hocaya:
Sene içinde onca maçı inatla laubalilikle geçirmesek bunlar olmazdı biliyoruz dii mi?
mücadele ettiğinizde ligde rakibiniz olmadığını görüyoruz değil mi?
haklı ya da haksız kişisel hesaplaşmaların sonucunu anlıyoruz değil mi?
sizin işinizin tüm bunlardan bağımsız profesyonelce oynamak olduğunu biliyoruz değil mi?
topu yanındaki arkadaşına atamamamın, birbirini kollamamanın mazereti olmadığını biliyoruz değil mi?
Oyna be kardeşim... Terlet o formayı... Aklınla oyna ama... Kalbinle oyna...
Sonra ister yen, ister yenil...
Ama bil ki tüm bu saldırıların kalkanı da, mutluluğun anahtarı da sendedir...
bir umudumuz sensin yani... anla be...

Başkana:
Çıkın artık bu ben hapis yattım psikolojisinden...
elbette yatmadan bilemeyiz... elbette anlayamayız yaşadıklarınızı...
yeminle büyük saygı duyuyoruz orada geçirdiğiniz her dakikaya ve tabii baş eğmemenize...
Fakat ya çıktıktan sonrası...
söyledik size...
önce taraftarla görüşün diye... teşekkürü de onlara edin... desteği de onlardan isteyin...
kim yürümüş kim yürümemiş bırakın...
toplayın tek tek... bugün ilk gün deyin... verin omuz omuza diye...
yapmadınız... aksine içeriyle dışardan daha çok ilgilendiniz...
yapın artık... bırakın e tribünden adam topladığınız günleri...
kucaklayın şu camiayı...
yargıtayı da anlıyoruz kader gününü beklemeyi de...
ama içerdeki birliği oluşturun artık... çıkın o cezaevinden... gerçekten çıkın...

fırsatçılara:
sizde biraz haysiyet varsa... gerçekten biraz sevdiyseniz lefterin emaneti bu formayı...
çekin o elleri en azından şimdi...
bırakın bu devirirsek şimdi deviririz hesaplarını...
dağbaşı değil burası... fenerbahçe...ikna edin kongre üyelerini.. devirin başkanı...
ama şimdi mi be abiler...
çanakkaleyi geçmiş geliyo gemiler! şimdi mi?
böyle olacağını sanıyosanız... hayal kuruyosunuz...
darbeyle gelen, tenekeyle gider...

herkese...
gelin artık... birbirimize öteki beriki muamelesi yapmayalım...
maçın ilk dakikasındaki gibi omuz omuza yapalım...
yanımdaki kim diye bakmadan... sadece formayı görerek...
samimiyetle... yeminle...
ya da hepsini boşverelim...
uefayı ligi kupayı...
bu sene dönüşüm senesi olsun...
yakalım gemileri... herkes kussun nefretini...
kalan sağlarla devam etsin fenerbahçe...
nası olsa sokakta oysana kaldırımda desteklemez miyiz?
öyle işte...

ya da sktiredin bu yazıyı... amaaann başkan yalakası deyin... ya da başkan düşmanı... işinize gelen bölümü kabul edin... gerisini gömün gitsin...

ben bi tek gerçek biliyorum... babamın emaneti triko çubuklu... sen ben o, padişah, reis, münferit...
ölümsüzlüğü bulmadıkça gideceğiz... o kalacak... mümkünse yukarda kalsın...

selam sevgi... apo...

20 Şubat 2013 Çarşamba

Abdullah Hoca...

Tanıştığımızda tekti... Sanki mağrur bir tüfekti...
Pek konuşmazdı... Biz konuşsak kızmadı... Gülerdi...
Beden eğitimi hocasıydı... Okul takımını kuracaktı o sene...
Önceki yıllarda yapılanı yapmadı... Seçme filan olmadı...
Beden derslerindeki maçları izledi bi köşeden...
Sınıflardan çağırdılar sonra bizi teker teker...
Kaderler zar atmayan çocuklar...
Sal sokağının haylazları...
İlk maç... Formaları dağıtırken adımı saydı...
8 numarayı verdi bana... Rıdvan, canım benim...
Rakipte yıllar sonrasının gol kralı Serkan Aykut var...
Fena fırtına, çamur deryası... 1-1 berabere...
Bu son olacak, dedi... Bundan sonra hep kazanacaksınız...
Sınıfın beleşçi golcüsüydüm ama sola koydu beni...
Paylaşmak güzeldir çocuklarım, dedi...
Yardımlaşmak iyidir... Birbirinizin arkasını kollayın...
Paylaşmak güzel ama bu top bizim takımın...
Onlara vermeyin...
Vermedik... Samsun şampiyonu olduk...
Sonra Tokat, Ordu, Sinop... Tek tek geçtik... Yarı finallere kaldık...
Kalbi tekledi... Bıraktı hocalığı... Beden terbiyesine gitti...
İsmail Hoca geldi başımıza.. o da kral adamdı...
Zonguldaktaydı yarı finaller...
Yola çıkacaktık o akşam... Müdür yardımcısı geldi ismail hoca geldi.. o yoktu...
Ağladık...
Hastane yokuşunun taa ucundaki sokak lambasının altında belirdi tam yola çıkacakken...
Yüz metreden tanıdık...
Boşadı otobüs... Yollarda deli gibi koşturan 16 velet...
Sensiz olmazdı dedik...
Evladını bırakır mı insan yola düşerken dedi...
Ağladık...
Siz dedi, yine kazanacaksınız...
Çünkü ayağınızla değil aklınızla oynayacaksınız...
Üç rakibi de yendik...
Finaller Kütahya'da...
Babam da geldi izlemeye...
Kamyoncu Sait'in oğlu...
Üçüncü olabildik... Üzüldük...
Türkiye üçüncülüğüne üzülebilmek...
Tek tek sarıldı bize...
İşte bu hayattı çocuklar dedi...
Kaybedebilirsiniz...
Ama hep mücadele edeceksiniz...
Yenileceksiniz... Ama dik duracaksınız...
Büyüdük sonra... Savrulduk...
Aramadık...
Hasbel kader bi kitap yazdım ben...
Sal sokağının haylaz çocukları...
İsmail Hoca okula çağırdı...
Toplanıp gittik ailecek... Takımın stoperi karşıladı bizi...
Faruk... Kaderle zar atmayan ütü kokan gömlekli küçük çocuk...
Okula gittik.. O da geldi...
Kafasında şapka... Saçlarını dökmüş akciğerlere yerleşen illet..
Ama gözlerinde hala 20 yıl önceki ışık...
Bak gelinin dedim... Bu da torunun...
Gururlandı... Kitaba baktı... Azı benimse çoğu onundu... Gözleri nemlendi...
Kafamı çevirdim...
Vücudu biraz eğikse de başı dikti hala... Güzel adam... Abdullah hocam...
Bugün aldım haberi... Yazgan Hocanın Yanına gitmiş...
Fotoğrafın üst köşesi boş artık... O kara yağız adam yok...
Ama dersleri bizde hala... umudu içimizde...
Güle güle yiğit adam, mert adam.. bak ne yazmış kaptanın ahmet ardından...

"""bir gün önce, etrafında bulduğumuz kuytuda, bize büyük marifet gibi gelen haytalığımızı yapıp şarap içmiştik, öğleden sonraki derslere girmeden. ertesi gün kapalı spor salonunun parkeleri, şımarık tepinmelerimizle eziliyordu. hepimiz, kendimizi birer, "top cambazı" görüyorduk. ama bir hedefimiz, hayalimiz yoktu. geldi...hepimiz dizildik karşısında. ama "ip" gibi değil...karışık hatta sırnaşık nizam...höt zöt etmedi. bakışı sertleşmedi. zaten, sonradan "karizma" denildiğini öğrendiğimiz, kendinden bir asaleti vardı. sert görünür ama şefkati ışıl ışıl parlardı..."çocuklar" dedi; "siz, bu yıl türkiye şampiyonu olacaksınız" böyle bir "merhaba"yla karşılaşmamıştık öncesinde. mümkün de değildi zaten öyle olması...gülüştük...birbirini, çaktırmadığını sanarak, dürten ve "ne diyo la bu" diyenlerimiz oldu...bir de unutamam; kütahya'da, yarı finaller oynanıyor. izmir sıdıka rodop lisesi önünde 1-0 galibiz. mucize kabilinden toplar çıkarıyor kalecimiz. mucizenin kendisi oluyor, direkten dönüyor toplar. ama bizim gözümüz kulübede. abdullah hoca, heyecandan kalp krizi arefesinde...bitiş düdüğü ve derin nefes...sevinç, sonradan geliyor. maçı mı kazandık, finale mi çıktık, abdullah hoca için "ohh" mu çektik...hepsi belki de...bize, kendimize inanmayı öğreten adam, güzel insan...emeğine kurban olsun hayata dair kazandığımız herşey...ışıklar içinde uyu...yazgan hocamıza de götür selamımızı hocam..."""

gelemedik uğurlamaya.. faruku gönderdik hepimiz adına affet...
seni seviyoruz...
haylaz çocukların...