31 Ocak 2012 Salı

bahar...

gece dondurucu ayaz...
kendini eve atana geçmiş olsun...
dışarda arabalar patinajda...
iki saat zincin takmaya uğraşan da var...
yol kenarına bırakıp giden de...
3 temmuz işte budur...
bitmişlik hissi.. yolun ortasında yalnızlık...
eyvah...
ama bir adam var fotoğrafta...
erkut batuhan çekmiş..
tolga ertür paylaşmış...
hava dondurucu soğuk yerler buz..
üstü kar...
adım adım yazmış harfleri...
fener...
b'nin çengelini dönüyor inatla...
hava dondurucu soğuk...
o b'yi dönen adamın yüreği sıcacık...
10 temmuz işte budur...
içini ısıtır insanın...
bir yayla havası.. bir yürüyüş ki...
evlada miras...
sen kulüp sandın...
ama bizim için evdir fenerbahçe...
sen sevdanı yaşam biçimi diye anlatırsın...
ama bizim için hayattır fenerbahçe...
bu soğukta voleybol maçına giden...
babasının yanında,
senin sevgin bu dünyadaaaa diye mırıldanırken..
kamerayı görünce utanan al yanaklı velettir...
tam 7 aydır bekliyorsun...
her sabah şu güneş bugün doğmasın diyorsun...
doğuyor...
işte o lacivert perdelerin arasından sızan sarı ışıktır fenerbahçe...
karanlık olunca hah gitti galiba diyorsun...
en heybetli haliyle aydınlatıyor ortalığı...
işte geceye inat çıkan aydır fenerbahçe...
sen dünyayı üstüne yıkıyorsun...
betonların arasından gülümsüyor...
işte enkazın altına uzanan nefestir fenerbahçe...
bunun için günler sonra enkazdan çıkarken 11 yaşındaki muhammed,
1 yudum su istiyor önce...sonra gülüyor utana sıkıla..
abi.. fenerin maçı ne oldu?
daha 17sinde göçüyor bu dünyadan erkin uçak...
ben "deniz" diye anlattım da bakma sen...
ailesi iki resim koyuyor gazeteye birinci yılında...
sevincini... yazıyor birinin altında...
üstünde çubuklu var...
lise açık görünüyor tam arkada...
çünkü o lise açıkta...
çünkü o maratonda...
şöyle diyor çocuklar:
seviyoruz seni...
ekmeği tuza banmaya geliyoruz...
değil kümeye, cehenneme gitsen...
biz seninle yanmaya geliyoruz...
gece dondurucu ayaz...
kimimiz sıcak evinde...
kimi hafta sonuna pankart hazırlıyo...
gece dondurucu ayaz...
kimimiz demir parmaklıklar ardında...
kimimiz hasretini çekiyo...
biliyorum ki siz şimdi hesaplardasınız...
o koltuğa kim otursun?
kim gelsin de bunlar gitsin?
kupasını almakla,
liginizden atmakla biter sanıyorsunuz...
oysa her geçen gün daha iyi görüyorsunuz...
siz fenerbahçeyi küçültelim derken,
bir sevdayı büyütüyorsunuz...
dışarısı buz gibi ayaz...
ama donan sizin yüreğiniz...
biz yaktık ateşi geliyoruz...
çünkü biz babamızın mirasını da
evladımızın emanetini de yüreğimizde taşıyoruz...
gecenin ayazında üşümüyoruz..
çünkü baharın geleceğini biliyoruz...
o yürekler susmadıkça...
dimdik duruyoruz...
çünkü biz artık "fenerbahçe benim" değil...
fenerbahçe BENim diyoruz...

24 Ocak 2012 Salı

deniz...

bir küçük ilan gazete sayfasında...
deniz'im.. seni hiç unutmayacağız...
iki fotoğraf var...
birinde, gülümsüyor deniz... gencecik daha.. ışıl ışıl...
diğeri profilden çekilmiş.. uzakta lise açık tribün...
görünce hatırladım... iki yıl önceki galatasaray maçı...
zaferi babasıyla kutlamış...
sonra...
son maçta kaçan şampiyonluğu yaşamış...
tam da en özel sezonun ortasında yakalamış ayrılık...
gidivermiş 17sinde sonsuzluğa...
formasını da koymuş yanına ailesi...
abileri sanki bilmiş de onun için oynamış maçların gerisini...
bir şahlanmışlar ki sorma...
eşi benzeri yok...
annesi her maça denizi de götürmüş...
her forması denizmiş.. her kaşkolu deniz...
mayısta müjdeyle gitmişler yanına...
alex senin için oynadı demişler...
santos senin için attı...
çiçek açmış mevsimsiz kara toprak...
belli ki sevinmiş deniz...
sonra..
sonrası malum...
operasyon.. infaz.. düşenler çıkanlar.. yalanlar...
denizin çubuklusu zor günler geçiriyormuş...
üstüne çökmüş herkes...
siyasetçisi.. futbol adamı..
uzaktan emir alan yazarı çizeri...
sakalları şarap tasında enteli...
mesele gelmiş.. tek konuya kitlenmiş...
puan mı silinecekmiş? 58 mi değişecekmiş?
malum toplantıdan önce son kez söyleyelim efendiler...
ayetullah beyin emanetiyle pazarlık edemezsiniz...
lefterin zeki rızanın forması size ağır gelir...
sadece iki yöneticiye sorarak da cevap bulamazsınız...
işe giderken takım elbisenin içine küçücük armalı kravat sıkıştıran adama soracaksınız...
kabyolmasın diye annesine atletin yakasına f.b. işleten yatılı öğrenciye,
dükkanın kasasının içine bereket getirsin diye sarı laci tespih koyan esnafa,
oğluna çeyiz hazırlarken yorganı bile iki renk diken anneye,
pıtır pıtır yürüyüp kumandayı getiren,
baba feneybatçeyi aç diyen minik elaya soracaksınız...
madem ki 58 dediniz...
açacaksınız fenerbahçe tüzüğünün 58. maddesini okuyacaksınız...
amatör sporlara destek verme sözünü göreceksiniz...
çubukluya aşık her babaya soracaksınız...
çünkü fenerbahçe evladıdır hepimizin...
sokaktaki her velede soracaksınız...
çünkü fenerbahçe geleceğidir çocuklarımızın...
yani herşeyi paradan puandan ibaret sanan,
takım elbiseli abilerim...
önce yöneticileri değil...
lefteri, zeki rıza'yı, küçük hüseyin'i, basrileri ikna edeceksiniz...
yaşı dolmadan gözlerini yuman minik efe'yi ikna edeceksiniz...
ve en son gidip denizi ikna edeceksiniz...
edemezseniz, ki edemezsiniz...
hangi emri aldıysanız onu uygulayacaksınız...
bize her cezayı verebilirsiniz...
ama başımızı eğemeyeceksiniz...
çünkü siz o puanı tabeladan silseniz...
tarihten silemezsiniz...
çünkü o sezonu sitenizden silseniz...
kalplerden silemezsiniz...
ve 105 yıllık bu tarihi...
hiçbir tabelaya sığdıramazsınız...
sözün özü...
ne kadar gücünüz varsa gelin...
her cefaya hazır bu taraftar...
geçse de yolumuz bozkırlardan
deniz'lere çıkar sokaklar...

23 Ocak 2012 Pazartesi

ışıklar sönmesin...

Çok haşarıydım ben lisede usta...
Ele avuca sığmaz..
Yatılıydım ya, kurallar vardı malum...
Nerde bi kavga çıksa koşardık,
belki dayak yer belki atar, ama illa ki girerdik...
Birimize dokunsalar hepimize dokundular sayardık...
kimimiz solcu öğretmenin oğlu, kimimiz polis babanın...
birinin dolabında che posteri var arkada gizli,
öteki necip fazılı ezberden okur...
ama zor günde omuz omuzaydık işte, yanyana...
sağcı solcu dindar süryani demezdik...
bi puşt olanı sevmezdik bi de ispiyoncuyu...
yanyana indik yağmurun altında cumhuriyet meydanına samsunun...
kimimiz resmini ilk orada gördük...
kimimiz her yazını ezberden...
göğsümüze astık fotoğrafını..
selda ablayla söyledik sonra...
hakkımız yok ki helal edelim be usta...
ama uğurlar olsun....
yürüdük sırılsıklam caddeyi baştan sona...
gitmedik dersaneye...
iki şey istedik amcalardan...
bir katiller bulunsun...
bir de hesap sorulsun...
sonradan okuduk be usta...
sevdik seni de dediklerini de...
o gün orada yürüyenlerden üçü yıllarca sordu tekrar tekrar...
hapis yattılar çok sordular diye...
biz hep özledik seni...
gün geldi büyüdük işte...
aslında ne diyormuşsun yeni anladık...
"İnsanlar sadece konuştuklarından değil sustuklarından da sorumludurlar".
demiştin ya...
susmadık...
susmuyoruz...
oğlunla tanıştım geçenlerde...
emanetin emin ellerde,,,
çok da sıkı arkadaşları var biliyor musun...
daha bugün mahkemedeydiler...
senin mesleğini yaptıkları için...
gazeteci oldukları için...
sen nasılsan öyleydiler be usta...
dimdik, asi, yürekli....
ahmetler olsun yani usta, nedimler olsun...
elifler, kumrular, gülşahlar, hilmiler var...
alperler, yoncalar, hüseyinler, mehmetler...
hepsi dinç, hepsi özgür...
kalemini kırar da hepsi gözün kırpmadan
satmaz bilesin...
yani benim güzel ustam...
yani ustalarımın ustası...
biliyoruz ki asla sana layık olamayız...
biliyoruz ki cağaloğlu artık ıssız...
kalbimiz kar üstünde bir gözlük...
kırık...
ama başımız hala dik...
daha bir hafta önce lefter babayı uğurladık yanına...
sahip çık...
çünkü biz de burda senin emanetine sahıp çıkıyoruz...
karanlığın ortasında olsak da ışığına yürüyoruz..
yüreğimiz yettiğince usta...
dokunan yansa da dokunuyoruz...

18 Ocak 2012 Çarşamba

insaf...

vicdanın öldüyse hemen çık bu sayfadan...
ama kalbin azıcık daha atabiliyorsa hala...
iki dakika kulak ver... sabırlı ol...
5 sene önce sokağın ortasında yatan adamı hatırladın mı?
bütün bültenlerde görmüştün hani,
ayakkabısının altı delik...
taziyeler, dram müzikli hesap sormalar,
gereken mutlaka yapılacak vaatleri...
sonra uzuuun upuzun bir yürüyüş...
şişhaneden aşağı inenlerdendin belki...
ya da amaan bana ne deyip geçtin kimbilir?
5 sene oldu biliyor musun?
tam 5...
o gün doğan çocuklar okula başlamak üzere...
öğretmenleri tarihte bugün olanları anlatırken,
osmanbey'de sıkılan kurşunlardan bahsedecek mi acaba?
neyse o geleceğim meselesi...
bugün ne oldu biliyor musun?
o tetiği çeken çocuğun ağır abisi çıktı cezaevinden...
elini kolunu sallayarak...
örgüt değillermiş... öyle yani...
zaten cahil bi çocukmuş tetiği çeken o gün...
sence n.ç izlemiş midir bugün haberleri?
hani 11 yaşında 26 kişiyle bilinçi(!) olarak birlikte olan kız
ömrünü baş harfleriyle geçirmeye mahkum insan...
ne hissetmiştir acaba?
o da kendine kalsın...
kadınlar gününde pankartın ucundan tutanlar örgütmüş de mesela,
aylarca silah talimi yapıp enseye kurşun sıkanlar kahve erbabı...
umrunda mı?
poşu taktığı için duraktan alınanlar örgütçü ama,
çocuk tetiği çekerken arkasında duranlar oradan geçen tavşan...
sana ne mi?
ülkede empati aramayı bırakalı çok oldu biliyor musun?
vicdan için de kayıp ilanı verdik ahmetle nedimin duruşmasında!
ama şunu ne aklım alıyor ne gönlüm...
bir toplu iğne ucu kadar insaf da mı yok?
neden yıllarca yaşar ustayı izledik ki o zaman biz?
neden zengin adamı değil de münir özkulu tuttuk?
aile şerefinde o otomobil canımızı neden yaktı?
ya da önüne geleni ezip geçen amerikaya neden kızıyoruz yahu?
meslek neydi abi sizin?
memur, esnaf, gazeteci, tornacı, öğrenci?
hakkınızı yiyince patrona hocaya öğretmene müdüre neden sövüyorsunuz?
neyse unutun bu akıl sorularını da...
on saniye elinizi göğsünüzün üzerine koyun...
sadece on saniye gözününü kapatıp düşünün...
vurulan evladınız ya da babanız olsaydı?
katile silah tutuşturanlara ne demek isterdiniz?
gözünüzün önünden güle oynaya geçip gitse ne yapardınız?
on saniye unutun uyruğunuzu...
on saniye...
elinizi kalbinizin üzerine koyun...
vicdanınız ses vermiyorsa bile...
bir gram insaf kalmış mı orada?
yok yok sokağa inin demeyeceğim,
sizden eylem de beklemeyeceğim...
10 saniye bizimle birlikte üzülün yeter...
hrant için... adalet için...

15 Ocak 2012 Pazar

özgür...

zaten 6 aydır omuzlarındaydın biliyor musun hepsinin?
hepimiz gibi...
altı aydır o çubukluyla birlikte hepimizi taşıyorlar...
105 yıllık kocaman bir tarihin bekçileri onlar...
sahadaki koca yürekli kahramanları...
bugün o formanın en güzel sahibini omuzladılar ama...
vamos çocuklarının da dediği gibi...
armadaki beyezı uğurladılar...
ne kadar şanslılar... ne kadar onurlu...
asırlık bir çınarın asırlarca unutulmayacak efsanesini
ebediyete yolcu ettiler...
biz ne kadar şanslıydık...
bu son yolculukta yanlarındaydık...
ne güzel emanet bırakmışsın bize...
iki beyaz yürekli torun dinledik...
çok gururlandık... çok ağladık...
biz orada maç izlemeye alışığız be usta...
sanki çıkıp oynayacaksın sandık...
torunların bastı papazın çayırına
sana saydık...
sen de görmüşsündür ama söyleyeyim yine de...
emanetin emin ellerde be ordinaryus...
adaya yanına gelen evladın söyledi...
ben burada oldukça çubukluyu merak etmeyin dedi...
o ne dese biz inanırız.. onu da sen biliriz çünkü...
bir ara gözümüz tribüne kaydı...
orada bir başka evladın...
lakabı şeytan ama allahına kadar melek...
hepsine arka arkaya bakınca korktuk biliyor musun?
allahım alexi rıdvanı bize bağışla dedik...
tahtalara vurduk...
okul açıktaki pankartı gördün mü,
bir gecede yazdı onu çocuklar...
tanısan çok seversin hepsini...
gözleri çakmak çakmak
yüreklerinde ateş yanar...
hakkını fenerbahçeliliğimize helal et diyorlar sana,
et be usta...
çok hakın var üstümüzde...
bu koca sevdayı sana borçluyuz...
başkanın cevabını duydun mu?
helal etmiş hakkını...
voleybolcu torunlarının pankartını görmüssündür zaten...
hani statta da kocaman yazan...
rahat uyu... çubuklu bize emanet...
sen şimdi en sevdiğin yerdesin...
büyük adanın büyük adamı...
gökte yıldızlara emanet ettik seni...
zeri rızalara, basrilere, islam babalara...
şimdi metin oktayla atış dur orada...
bizi merak etme be usta...
rıdvan var. aykut var. alex var...
hepsi sen..
haa bak senin gideceğini hissetmiş ya kocaman adam...
hemen yerine gencecik fidanımızı geri getirdi...
sen şimdi huzurla yat elefteros usta..
bir özgür'ü adaya koyduk da...
bir özgür'e çubukluyu giydirdik yeniden...
gayri bu ağır yükü o çek'ecek...
105 yılda bunu öğrendik bunun için mücadele ettik çünkü biz..
öyle dediler bize...
sen adada rahat uyu..
bundan sonra da her sabah
özgür'lüğe doğar fenerbahçe...

14 Ocak 2012 Cumartesi

yüreğini yaksa da hüzün...

bir pankart asılıydı lise tarafındaki kale arkasında...
kumaşı küçük sözleri kocaman...
izin istedim yazanlardan...
solaçıkmış adları... sıkı çocuklar.. güzel çocuklar...
bu pankarta vakti gelince bir yazı yazayım dedim...
ne çabuk geldi o gün...
ne çabuk yaktı yüreğimizi hüzün...
triko çubukluya anlam veren adam göçtü gitti bu dünyadan...
kamyoncu saitin oğuluna emanetiydi...
oğlunun da bana...
ne naif adamdı.. ne küçük...
ne kibar adamdı, ne güzel...
belli ki buradaki görevi bitti...
belli ki daha fazla yaşamak istemedi bu acı günleri...
zeki rızasına gitmek istedi herhal...
sevdasını en iyi anlatan adama..
islam çupi kardeşine...
basrisine... ayetullah başkanına...
son başkanıyla helalleşti gitmeden...
iki satır yazdı.. eyvallah dedi....
ulak oldu şimdi...
çubukluyu sevenlerden çubukluyu taşıyanlara...
cihat armana selam götürdü bizden...
ben kamyoncu saite söyledim mesela...
küçük hüseyine...
tribün çocukları necatiye haber etmiş öğrendim...
çınarı uğurladık karşıla demişler...
bi güzel kucakla onu be necati abi.. ama incitme sakın...
renk ayrımı yapmazdı ya hiç...
metin oktaya da çok selam götürdü elbet.. hakkı babaya da...
öyle gitti işte...
keşke biraz daha dursaydı dedirterek...
hep erken gelirmiş ya insana ölüm.. öyle işte...
aklandığımızı görseydi.. dedi babam...
gördü zaten dedim... bildi zaten...
sonra telefonlar çaldı ardarda..
herkes aynı soruyu sordu...
gerçekten öldü mü lefter?
ölmedi elbet be ercan..
ölür mü be can abi...
bak burundaki fener hala ışıldamıyor mu...
o ışık lefter işte...
üstündeki formaya iyice bi bak...
armadaki palamut var ya...
o lefter işte...
her sabah büyük adaya giden ilk vapur sarı...
dönüşü lacivert...
gebzeden çubukluları kızıltopraka taşıyan tren...
rayların her biri çubuklu ya...
onlar lefter işte...
helalleştiği adamı saran demir parmaklıklar...
çubuklu ya işte.. lefter ya hepsi...
sevdiğine yazdığın mektup,
saatlerdir döktüğün gözyaşı...
isyana dönüşen haykırışın
her kelimesinde lefter her satırında lefter...
hani diyor ya şair;
ey sevda kuşanıp yollara düşen
bilesin bu yıllar dağlar dolanır,
yare ulaşmadan düşersen eğer
yarına sesinin yankısı kalır...
o yankıdır işte lefter...
1907'den sonsuza...
her tezahüratta...
her şarkıda..
ne yazıyordu lise açıktaki pankartta...
yüreğini yaksa da hüzün, ele karşı solmasın yüzün...
işte bu hüzündür lefter...
ve o hüzne dayanma gücü veren sevdadır...
bak şimdi televizyona bakıyorum gözyaşlarıyla...
hala oradasın be usta...
adada yanına gelmiş çok uzaklardan bir evladın...
canımız ciğerimiz... kaptanımız...
emaneti ona vermişsin...
10 numara ebediyete kadar sizindir diyor sana...
bende ödünç duruyor...
ne yazdı biliyo musun bugün...
huzur içinde yat lefter...
çubuklu bize emanet...
emin ellerde yani.. güzel yüreklerde...
gözün hiiiç arkada kalmasın ordinaryüs...
hepimiz sırayla yanına geleceğiz...
ama triko buçuklu
ebediyyen payidar kalacaktır...
pazara papazın çayırında görüşmek üzere...
seni seven torunun..
triko çubuklu... apo...

10 Ocak 2012 Salı

lefter...

bir mektup üç satır yazı, gönlümün karası...
benim değil şairin lafı...
ama o mektup benim, senin, hepimizin...
altındaki imza benim, sensin, hepimiziz...
çünkü o imza lefter...
bir hastanedeymiş şimdi...
zatürre olmuş...
kurban olurum o ciğerlere ben...
duyduk, nefesimiz kesildi...
sorduk öğrendik, durumu iyiymiş...
yüzümüze renk geldi...
sonra bir mektup okuduk...
hakkını helal et diye biten...
sanki elle değil yürekle yazılmış...
sözcükler akıldan değil ciğerden dökülmüş...
her satırında ağladık...
çünkü o mektupta 105 yıllık bir tarih var...
çünkü o mektubu yazan eller bir tarihin sembolü...
çünkü o kara deryaların feneri...
çünkü o hepimizin lefteri...
armadaki palamut...
marştaki çınar...
hani semaverdeki bileklik var ya,
ya da gecekondudan kopup gelen adamın bağladığı pelerin...
maraton alttaki kızın kaşkolu...
antep maçında gole sevinen veledin beresi...
hani o koltuk altından sökülen,
babadan oğula miras,
hani haklı olma nedenimiz kazanma umudumuz
triko çubuklu...
işte lefter o formadır...
ve lefterin orada durduğunu bilmek bizim ışığımızdır...
fırtınanın ortasında kalmışken tam...
ufuktaki fenerimizdir...
ve bugün o formayı giyen her futbolcu,
o futbolcuların başındaki kocaman adam,
golden sonra o adama koşar kıvırcık,
kıvırcığın adaya forma götüren kaptanı,
o kaptana ses veren yürekli çocuk...
hepsi biraz lefterdir...
çubukluyu giren herkes bize lefterin emanetidir...
o yüzden sağolasın uğur boral...
o formayı terlettiğin her gün için minnettarız...
döktüğün her damla teri helal edesin...
biz her damla yaşımızı ediyoruz...
gittiğin yerde mutlu olasın...
lefter hep seninle ve bizimle olsun...

8 Ocak 2012 Pazar

doksan artı dört...

o top direkten dönmeyebilirdi... evet...
santos orada olmayabilirdi... aynen...
hakem manisada olduğu gibi bayrağını kaldırabilirdi... evet...
belki de hiiiç yaşamak zorunda kalmazdık bugünleri...
şutu çeken burda ama...
döneni tamamlayan da burada olurdu o zaman...
hatta fazlası...
bir ikinciliğimiz daha olurdu.. nurrtopu gibi....
altı ay uykusuz kalmazdık dii mi?
sadece alper potuk diil,
emenike, niang, lugano, aramızda olurdu...
hiç uzatmayacağım bugün...
net söyleyeceğim...
ben geçen yılın ikinci yarısı için...
10 yıl daha feda ederim....
ben topuk yaylasından caddeye uzanan gün için...
10 yıl daha feda ederim....
ben aykut hocanın futbolcularına yumruk şov yaptığı o görüntü için...
10 yıl daha feda ederim...
topukluyla köprüye koşan ablam için...
10 yıl daha feda ederim...
çünkü triko çubuklunun bize öğrettiği,
çünkü zeki rızanın emanet ettiği,
çünkü lefterin hayatıyla resmettiği,
çünkü islam babanın bağıra bağıra söylediği...
işte bu ruhun ta kendisidir...
ne bir müze dolusu kupa,
ne şampiyonlar liginde turlar...
ne ısıtmalı statlar, nezih koridorlar...
papazın çayırından bize kalan bu ruhtur...
topuk yaylası yolundaki bebeler bunun için defterini bayrak yapar,
bunun için bu satırlar boğazımızı düğümler...
fenerbahçenin ihtiyacı asla 100 bin 200 bin hesabı yapan topçular değil,
1 liralarını biriktiren çocuklardır...
fenerbahçenin emanetine sahip çıkacak olanlar,
her gün transfer diye yatıp kalkanlar değil,
formasını yatmadan öpüp hazırlayanlardır...
çünkü biz fenerbahçesiz gülmektense
onla sonsuza kadar ağlamayı seçenleriz...
çünkü onun için döktüğümüz her damla yaş,
yüzdört yıllık bir çınarı sular...
çünkü palamutu ölümsüz kılan...
bu sevdanın ta kendisidir...
işte gün bugündür...
en büyük transfer yarın sahada...
ercan, yasemin, erdal, gül, burak, muratcan, müge, övgü, ömer, bülent, ipek...
kfy, gfb, ck, ünifeb....
izmir, çankırı yozgat şırnaktan gelenler.....
canımın caanı.. vamos...
geçen yıl kim varsa onlar...
ruhumuz sevgimiz ve biz...
çünkü biz kupaların değil,
bir tarihin bekçisiyiz...
santos yok ama...
biz doksan artı dörde kadar yine oradayız...
doksan dakikalar nedir ki kardeşim,
biz yüz artı dört yıldır buradayız...

4 Ocak 2012 Çarşamba

emek...

-ekşıya ne?
-eşkiya, yol kesen adam vuran, yani senin benim gibi insan
-sen ekşıya mısın?
küçük sevimli bir çocukla sevdası uğruna hapis yatan adam konuşuyor...
perdeden yansıyan ışığa bakıyoruz öylece...
orhan, murat, gökay bi de ben...
dört üniversiteli.. basın emekçisi...
öyle bir cuma akşamı işte...
eşkıyayı seyrediyoruz..
yok hopalı değil urfalı...
hastasıyız şener şenin...
beklediğimiz film oldu mi illa ki ilk günden gideriz... son seansa...
ben tam ortadaki geniş boşluklu sırayı severim...
orhan en ön ya da ikinci sıra...
film arasında bile kalkmaz ordan, ben kesin bi frigo alır gelirim...
muratla gökaya farketmez...
çıkışta ıslak hamburger şart.. bi de evde uzun uzun muhabbet...
bizim hikayemiz 15 yıllık...
dedene sor aynısını anlatır...
88 yıllık bir kültür bu be...
bina için daha öncesi de var da...
bobinlerin mazisi 1924...
sor anneannene "büyük caruzo'yu anlatsın...
rüzgar gibi geçti'yi sarılarak izleyen teyzendir belki de...
yerli sevene selvi boylum al yazmalım...
sevgi neydi aytmatov baba...
emek değil miydi?
gülmek isteyene hababam...
herkes kendi gazel örneğini kendisi seçsin...
elinde bavulla bir çocuk çıksın bahçeden...
usul usul gelsin malum müzik...
sonra affetsin mahmut hoca...
coşsun sınıf..
laylaay laralaralaaaay laylara laylaylay lay...
bak eli belinde turşu kavgasında adile teyze...
vecihi bildiğin gibi...
seviiiyoruuum veriyor musunnn?
bin minibüs gelsin perdeye...
kırmızı ford...
sonra kahvede iki kasketli adam...
yokuşta geçme beni... düzde yerim seni...
aşıksan vur saza şoförsen bas gaza...
nabeeeerrrr.. şakire çay yookk.
güzel abbasım çiçek abbasım...
bak düğün başlamış...
kaldırmış kolları kadir...
türkan sultan tam karşıda...
basma ulan o tetiğe şerefsiz...
kaç film oynadı bi sinemada himmet aağabeeeyy?
dooz bin dooz yüz seksen yedi.. dooz bin dooz yüz seksen seezz..
te allah belanı lan...
bu sahneleri aklımdan silebildiğiniz gün yıkın emek'i...
turist ömeri yok sayabildiğiniz gün vurun kazmayı...
gücünüz yeterse,
hulusi babayı ikna edin perdenin yanındaki melekleri sökmeye...
o güne kadar yıkılın karşımdan...
bu hikayenin iyisi emek beyler...
bu hikayenin iyisi biziz...
kötüyle çirkini aranızda paylaşın...
şimdi gidin dev alışveriş merkezinde top oynayın...
ha durun durun bakın yaşar usta ne diyor?
seeeennn siyasetçi beledyeci falanca beey..
sen mi büyüksün yoksa ben miiii...
dokunma sinemama.. dokunma kahramanlarıma...
dokunma aifişlerime.. dokunma düşlerime...
yoksa bir bileti bile incitmeyen ben...
yaşar usta...
çeker vururum seni...
ve dönüp arkama bile bakmam...
yani efendiler...
emek onurumuzdur...
ve bu filmin yönetmeni biziz...
biz bu hayatta var oldukça
o perdede SON yazmaz...

3 Ocak 2012 Salı

tercümanı ahval...

zor günler geçiriyoruz zor...
her gece bir bilinmezliğe uyuyor,
her sabah bir meçhule uyanıyoruz...
alnımızın orta yerine etiket yapıştırdılar...
fenerbahçeli...
şüpheli...
öyle olmasa hasan o sahanın dışında kalır mıydı?
samet uzaktan izler miydi çubuklu sevdasını?
kim ola ki hasan, samet de kimin nesi?
yazanlara baksan idari menajer sanırsın sen hasanı...
o takımın aklıdır oysa...
zor hayatın adamı, kırık hayallerin kıramadığı adam...
gencecikti daha... sıkı topçuydu...
genç milli takıma kadar yükseldi...
vurduğu yerden ses gelirdi...
bir gün kesildi o ses... sakatlandı...
bırakmak zorunda kaldı...
peşinden koşamasa da topun,
uzağında kalamadı futbolun...
kocaman bir adamla kesişti yolu...
o gün bugündür sağ kolu...
kel'li felli adamlar caka satarken bir transferle...
nice isimlere imza attırdı, hiiiç çıkmadı öne...
ne fotoğraflarda gördünüz, ne kutlamalarda...
çünkü aklıydı o takımın...
akıl görünmez ki...
sen tercümanı yasakladım sanırsın,,,
ama samet yüreğidir takımın...
aç izle geçen yılın gollerini...
gözyaşlarına karışsın çocuksu halleri...
zıpır mı zıpırdı gencecikken...
kıtalar aştı tutkuları için...
herkes amerikanın yolunu tutarken...
samba diyarında aldı soluğu...
ne iyi etmiş ki, rioyu seçerek,
samandıraya vardı yolculuığu...
siz sadece basın toplantılarında gördünüz...
mesut bahtiyardan çeviriler dinlediniz...
gözyaşlarını eşofmanına sakladı gecelerce...
hiç merak ettiniz mi nasıl geldi buralara,
ne zorluklarla büyüdü kim bilir?
siz tercüman sanırsınız...
oysa onu sevdasından ayırdınız...
yıllardır ne zor cümleleri çevirdi bize samet..
ne krizlerde ses verdi asrın futbolcusuna...
ne acılarını anlattı baroninin...
kimbilir ne hissetti santosun vedasında...
şimdi kim tercüme etsin sevdasını, acılarını...
olsun varsın...
nice futbolcuların, hatta ahizenin idğer ucundakilerin yasağı kalksın da...
fenerbahçesi gibi aklanmayı beklesin hasan...
104 yıllık çınar gibi özgürlüğü kısıtlansın sametin...
varsın tesislerde bile tutuklu kalsınlar...
ne kavgaları biter ne sevdaları...
formamın arkasına hasan yazdırırım ben...
zaten hepimiz "çetin"iz aylardır...
hepimizin direnci "kaya" gibi
ne kadar genç varsa kale arkasında
hepsi samet olur bundan sonra...
zaten fenerbahçe herşeyden "güzel"
bak oradalar zaten...
maraton üstten gürleyen o ses hasan...
mitignde omuz omuza çektiren esmer adam samet...
o sisli gözleriyle iki kez alkış yaparken aykut..
bir de yumruk sallar ilk golde...
bu hasan için...
o çocukluktan bu yana atılmayan defterdeki etikettir samet...
hasan da 30 yıldır atılmayan ilk bilet...
hani saraçoğlunun gönül gözüyle gören dostları var ya..
sen onları görme engelli sanırsın...
işte hasan onların gözüdür anlayamazsın...
curtis jerrels'ı gördünüz mü derbiden sonra..
hani bir engelsiz taraftar yanında...
sen baksan bi bacağını yok sanırsın...
işte o eksik bacaktır samet.. kavrayamazsın..
sonra bir yazğı görürsün formasında...
"bizi ancak ölüm ayırır"
bilmezsin ki...
o yazı her formada yazar...
çünkü çubukluya sevdalanan...
ölene kadar çubukluyla yaşar...
ne demiştik...
lefterinle hasanınla sametinle gürle hey...
fenerbahçeli olmak ne "güzel" bi şey...