2 Temmuz 2012 Pazartesi

özgürlük...

"hele sen önce bi anana sarıl gerisini hallederiz..."
böyle dedi kamyoncu saitin oğlu...
okul tatil olmuş samsundan ankaraya gitmiştim...
belime kadar gelen koca valizi bırakıp çaldım kapıyı...
babam açtı... benim zayıfım var dedim...
"hele sen önce bi anana sarıl, gerisini hallederiz" dedi...
öylece sarıldım anama... hasretim dinene kadar...
ayların hasreti bitene kadar içime çektim...
bıraktım öpsün evladını.. ana yüreği nasıl da özlemiştir...
büyüdüm sonra ben...
bir kızım oldu.. bugün iki buçuk yaşında.. ellerinizden öper...
bir sabah onu da almış arkadaşıma giderken...
hamile bi arkadaşıma... anne olmaya hazırlanan...
dünyayı başımıza yıktılar...
yazın ortasında yüreğimiz dondu...
ellerimiz de dondu başka bi gün silivrinin ayazında...
tam da sevgililer günündü... evde bizi beklerken sevgililerimiz...
jandarmaların arasında ayak uçlarımız donarak bekledik...
zor attım kendimi mahkeme salonuna...
kimbilir belki sadece ısınmak için...
içime ateş düştü...
koca mahkeme salonunun en ucundan babasına baktı genç kız...
azıcık kıpırdadı dudakları...
seni seviyorum dedi sanki... bir damla yaş süzüldü gözünden...
babası öylece baktı...
kulağıma sesler çalındı...
filanca tarihli bilmem ne maçının olduğu gün...
hakim ara verdi.. biraz daha yakından bakıştılar...
her mahkemeden önce tek bi cümle yazdı kız,
herkesin nefret yağdırdığı sosyal ortama:
Allahım ne olur yarın babama sarılıp uyuyayım...
her duruşmadan sonra ağladı...
kulağında mikrofonik bir ses yankılandı sabaha karşı baygın uyurken...
tutukluluk halinin devamına...
artık tam da bir yıla varmışken hasret...
gözpınarları umuduyla birlikte kururken...
ber telefon kaydından televizyon hoparlörlerine yayıldı çığlıklar...
çağlayan meydanında kulaklığını fırlattı bir genç kadın,
hiç tanımadığı bir kıza sarılırken...
mutfakta elinde çaydanlıkla kalakaldı hanife teyze
nahit amca bir emlakçıda aldı haberi dikmende...
oğluna ev bakıyordu...
50 yaşında bir eczacı novalgine tabletini yere düşürdü..
iki damla yaşla birlikte... tok karnına...
öğle namazı için abdest alıyordu kamyoncu saitin oğlu...
bakkalın kapısını açık unuttu "umut gıda'nın sahibi" terlikle fırlarken kapıdan...
silivride gözyaşı döken genç kızın çığlığıydı duydukları...
365 gecedir bugünü bekleyen kız...
okulda defterine, sıraya ağaçlara tek kelime kazıyan kız...
tuana...
aziz amcan sevdikleriyle kucaklaştı bilesin...
gülşah, hande.. torunları... sevdiceği...
evladı gibi sevdikleri de koştu yanına....
yarın elbet yeni bir süreç başlayacak onun icin...
bir yıllık yeni bir savaş...
ama bu gece ilk kez huzurlu uyuyacak bir yıl sonra...
topuk yaylasının çubuklu defterli çocuklarına gitmeden...
çubuklu kadınların destanını sonra düşün sen de tuana...
sonra anlat babana caddeden köprüye koşanları...
yargıtay, uefa sopası, iftiralar, ihanetler...
sonraya bırakın gelecekten konuşmayı..
bak benim kızım 5 günlüğüne gidecek yanımdan...
göz pınarlarım şimdiden dolu...
nasıl dayandıysan 365 gün.. onca heybetinle aç kollarını...
kamyoncu saitin oğluna kulak ver sen güzel çocuk...
"hele sen önce bi babana sarıl... gerisini hallederiz"