30 Temmuz 2011 Cumartesi

aykut...

çok acayip iddialıydık o sene...
ilk maç çok önemliydi.. rize deplasmanı...
radyonun başına geçtik...
rıdvan.. oğuz.. aykut.. turan.. serdar... tony... müjdat.. nezihi.. ismail... say say bitmez..
kadro nefis ama...
bi türlü gol haberi gelmedi rizeden...
ilk yarı gol atamayınca aman dedik ne oluyor...
ikinci yarı çıktı sahneye... 4 tane birden... 5  - 0 sıfır kazandık...
belki bu yüzden golcülüğüyle sevdik önce.. efsane olacağından habersizdik...
sonraki yıllarda hep attı...
bi ayağını topun üzerinden geçirip diğeriyle attığı çalımı denerken yüz kere yere çakıldık...
nice golcüler geldi takıma...
tanjular, nielsenler, atkinlorlar... falan filan...
rekabette hiç çirkinleşmedi...
herkes konuştu, o hep sustu...
sol ayağını çok sevdik biz...
belki de sol yanını bilmiyorum...
efsane 4-3te perdeyi açışı bugün gibi aklımızda...
en unutamadığımız golünü tezahürat yaptık malum...
hayatını ağlardan kazanan kentin ağlarına gönderdiği o golü...
yıllar yıllar sonra şampiyonluğu getirdi o gol bize...
kendimizden geçtik...
o hengame arasında verdiği insanlık dersini duymadık zafer sarhoşluğuyla...
ama duyan biri vardı...
ayırdı onu bizden...
hak ettiği sevginin yarısını bile göremeden gitti...
hiç affetmedik o kararı alanları, hiç...
istanbulspor tribünlerini doldurduk onun için 30 bin kişi...
sonra bıraktı futbolu sessizce...
bir veda bile edemedik ona...
teknik direktör oldu...
sessizce izledik uzaktan...
hep kazanması için dua ettik...
bizden başka herkesi yensin istedik...
papazın çayırına ne zaman gelse aynı tezahüratı yaptık...
uzaktan sevmek aşkların en güzeli değildi sanki...
yakına gelsin istedik...
almana italyana brezilyalıya emanet ettik de kulübü bi ona mı şans vermeyecektik!
geldi sonra... sahaya inmese de armanın gölgesine girdi ya...
sonra bir müsibet bin güzellik getirdi bize...
anons faciası sevenleri kavuşturdu...
giydi eşofmanı indi sahaya...
ne sahada geri adım attı, ne kameranın karşısında...
kalbinden ne geçiyorsa ekrandan onu duydu herkes...
çalıştı didindi, gecesini gündüzüne kattı...
şampiyonluk için değildi mücadelesi...
iyilik kazansın diyeydi...
türk futbolu için milat olacaktı zaferi...
ekip kurdu, samandırada yaşadı aylarca...
reklam yapmadı, kimse bilmedi çektiklerini...
şikayetlerini kalbine memnuniyetlerini ülkeye anlattı...
gülmüyor dediler, kompleksli dediler, önüne baktı..
günü değil geleceği kurtarıyordu aslında...
kimse anlamasa da o biliyordu...
zafere uzandığında bile rakibini kutladı herkesten önce...
bir kez bıraktı kendini... üç kez salladı yumruğunu...
futbolcularıyla sarmaş dolaş olduğu an bizim için paha biçilemezdi...
sonra deprem oldu...
büyük çok büyük ortadoğu kadar büyük hesapların ortasında kaldı takımı...
herkes sustu, koca koca yöneticiler sustu...
bir onun yüreği el vermedi...
ben bu çocukların emeğine laf söyletmem dedi...
yüreğini değil hayatını koydu bu kez ortaya...
bütün saldırılara direnen gözyaşlarımız onun yüzündeki acıya dayanamadı...
idman görüntülerine bile ağladık, haberi olmadı...
ben sonuna kadar burdayım dedi nefes aldık...
sonra bir dedikodu duyduk...
haksızlığa tepkiydi belki sözleri bilemedik...
inanmadık, hemen unuttuk hatta ama söylemeden edemedik...
aykut hocam...
biz seni gollerin için sevmedik...
aykut hocam...
20 yıldır halı sahada bile o çalımı atmaya çalışıyoruz doğru ama sebep o da değil...
biz sende zeki rızayı gördük...
biz sende basri dirimliliyi yaşadık...
lefter seninle hayat buldu yeniden...
can bartu oldun bize...
sen bu takımın hocası futbolcusu sportif bilmem nesi değilsin...
sen bizim için bahçedeki fenersin...
sen bizim aydınlığımız, ışığımız, yüreğimizsin...
bak gidenler oluyo görüyoruz,
başka gidecekler duyuyoruz...
her gidenle bir eksiğiz evet hocam...
ama sen olmazsan ÇOK eksiğiz...
Biz Fenerbahçe'nin aklanmasını beklemiyoruz...
Biz Fenerbahçenin ak olduğunu zaten biliyoruz...
En büyük delilimiz sizin alınteriniz...
Hadi şu izin günleri bitsin de geç takımın başına...
Bi gülümse ordan bize, dünyalar bizim olsun...
çünkü sen bizim umudumuzsun...
çünkü sen bizim KOCAMAN GURURUMUZSUN...

Apo... kale arkasındaki tellerin arasından bakan küçük esmer çocuk...

19 Temmuz 2011 Salı

19.07...

başkentin kavruk topraklarında ilkokula giden bi esmer oğlan...
üzerinde triko çubuklu...
dün almış babası mutlu...
askeriyenin sahasında maç var... sağa doğru bi pas attılar.. aktı gidiyo...
kayarak müdahale etti alt mahalleden necmi...
dştü çocuk, yuvarlandı.. forması tellere takıldı.. yırtıldı dah ilk gün...
ağladı...
yıllar sonra...
karadenizin şahane bi kıyı kenti, samsun...
menteşoğlunun sümüklü böcek günleri...
iki büyük otel var şehirde, biri turban biri yafeya...
yafeyanın köşesinde üç küçük çocuk, aileden uzak, yatılı, esmer...
-oğlum öteki otele gitmesinler, bak burda hiç ses yok.
-bavulları taşıyan abiye sordum oolum, buraya gelceklermiş.
bi saat sonra...
-aha bak tezahüratlar geldi bile... allah belanı versin apo.. göremedik..
koştuk... büyük otele gelmişler.. yanlış istihbarat.. allah belanı versin belboy..
bülent arkadan ağlayarak geliyo... çok görmek istiyodu...
burak dizlerinin üstüne çökmüş kalabalığa bakıyo...
takımı saniyelerle kaçırdık..
kaçırmayanlar fotoğraf makinelerini sallıyo havada...
bittik...
ağlamamak için ön dişlerimi dudağıma gömmüşüm...
aniden kapıya koştum...
görevli itti,, git lan şurdan yer elması...
14 yaşındayım daha...
ankara yıllarımda tribünden görmüşüm..
bi kere de babam dereağzına götürmüş...
ama hiç dokunamamışım onlara...
bu kez olmaz.. bırakmam...
parka gittik.. ağlaya ağlaya karnımız acıktı...
yemek için kalkarken... lan... evet.. olur mu olur...
otelin arka kapısına sürükledim çocukları...
filmlerdeki gibi...
mutfağa götrülen kamyondan mal indiriliyodu..
boşlukta birer tane kaptık..
doğru içeri.. lan lun diyene kadar asansör...
deli gibi dolatık otelde.. kat kat aradık...
birden dünya aydınlandı... yok nur inmedi...
bilardo oynuyorlardı...
müjdat.. rıdvan... ismail...
-lan nası girdiniz siz buraya haytalar
-rıdvan aaaabbiiiiiiiiiiiiiiiii
ağlamaktan geberecektik... kızmadılar...
fotoğraf çektirdik... okula kadar koşarak gittik.. o gün yemek yemedik..
maçı kale arkasından tellerin arasından izledik...
yendik yenildik ne fark eder...
büyüdük sonra..
istanbula geldik...
deplasmana gittik...
taşlandık...
sırada cop yedik...
tuvaleti kapattılar işeyemedik...
falancayı oyuna sokmayan hocaya kızdık...
5 munarada isyan ediyo diye sövdük...
ama sahada olan sahada kaldı...
eve dönünce çubukluyu katladık...
yerine koymadan illa ki öptük...
çok kez yenildik...
epey de maç kazandık...
kale arkasında birbirimize yer tuttuk...
tek koltukta iki kişi yan dönerek izledik...
alt basamağa düştük kafaların arasından baktık..
para varsa dürüm yoksa tükürük köfte yedik...
bi gün kola ayran bi gün suya talim ettik...
para kazandık sonra..
kombine aldık...
ayağa ayağa numaralı ayağa...
çoluk çocuğa karıştık...
zıbın aldık malum renkte..
zon günler geçirdik çok zor...
şimdi en zoruna geldik...
ama bu da bi maç işte...
yeneriz yeniliriz bilmem...
yine de giyeriz çubuklumuzu...
çıkarız sokağa...
yine saat 19.07 ise tam baktığımızda yüzümüzde tebessüm...
yine sarı gömleklere lacivert kravat takviyesi...
yine caddede gördüğümüz formalıya küçük tebessüm...
yine ayak üstü rastlaşmalarda eski deplasman anıları...
yine çubuklu en üstte durur rafta...
yine maç günü futbolcu tozluğu giyeriz uğur olsun diye...
yine bi halı sahadan geçerken çubukluyla oynayan varsa dururuz,,,
yine başını okşarız lacivert şapkalı küçük çocuğun...
yine lacivert görünür gözümüze maviler...
yine kırmızı giymeyiz...
unutmadan söliim..
başkentin bozkırındaki küçük çocuğun formasını dikti annesi...
yine giydi çıktı sokağa..
üzerinde o varken kocaman adam gibi hissetti kendini...
küçük hüseyinin haberini aldığında üzerinde o vardı...
yanağına süzülen yaşları ona sildi...
annesi sarıldı yine ona...
bugün kızı var o küçük çocuğun...
tıfıl tıfıl yürüyo...
mavi şortun üzerine sı tişört giymiş...
ilerde çubuklu da giyecek...
çünkü bir mirastır fenerbahçe...
ayetullah beylerden, zeki rızalardan, lefterlerden, canlardan...
basri dirimlilinin kanıdır bu forma...
yılmaz şenin alparslanın onuru...
biz yere düşeriz, o düşmez...
böyle işte...
ağlarız güleriz.. yaşar gideriz...
havamız biraz bulutlu ama yine dağılır...
yeniden güneş doğar dereağzına...
yine rastlaşırız şaşkınbakkaldan stada akan yolda...
ve yine...
santrayla beraber omuz omuza...

5 Temmuz 2011 Salı

fener...

şike... hukuk... masumiyet karinesi.. şampiyonlar ligi... adalet... kovuşturma.. ekrem..  taraflı, tarafsız bölge, polis, takip, çanta falan filan, tamam... bilir misiniz ki;
biz geceleri uyanıp bi kızımıza bi formamıza bakarız,
çünkü bizim çocuğumuzdur fenerbahçe...
en zor günümüzde hep yanımızdadır,
çünkü bizim babamızdır fenerbahçe...
ne yapsak kızmaz bize,
çünkü bizim anamızdır fenerbahçe...
bazen kavga ederiz, didişir küser gideriz, ama hep geri döneriz,
çünkü bizim kardeşimizdir fenerbahçe...
sevgilimiz terkeder, işsiz kalırız, belki evden atılırız,
ama o varsa yüzümüz güler,
çünkü bizim umudumuzdur fenerbahçe...
şampiyon olur kasap havası...
çünkü bizim düğünümüzdür fenerbahçe...
ölürüz tabutta bayrağı...
çünkü bizim cenazemizdir fenerbahçe...
onu düşünürken dalar gideriz,
çünkü bizim düşümüz fenerbahçe...
yenilse sabaha kadar uyku yok...
çünkü bizim kabusumuz fenerbahçe...
konjonktür gerektirir susarız, ona laf edilse boğarız
çünkü bizim onurumuzdur fenerbahçe...
cennet bize kadıköy,
çünkü bizim sevabımızdır fenerbahçe...
şike de yapsa aşğız,
çünkü bizim günahımızdır fenerbahçe...
ondan ne gelse başımız üstünedir,
çünkü bizim kaderimizdir fenerbahçe...

sözün özü şudur;
futboldan anlamayanlar en çok bizden nefret eder,
çünkü biz takım tutmayız,
takımla yaşarız,
biz fenerbahçeli değiliz çünkü
biz fenerbahçeyiz...
bilesiniz,
ne küme düşmek umurumuzdadır,
ne yaptığınız abuk subuk espriler...
bizim derdimiz tektir;
biz fenerbahçeyi yedirmeyiz...
bizim yasemin şöyle der;
hayatın bize tercih etmeden verdiği en büyük güzellik fenerbahçe'dir...
babadan oğula anadan kıza geçen en güzel miras...
evet onurlu insanlarız elbette,
şike teşvik zart zurt istemeyiz kulüpte,
olursa da en dipteki ligden başlasak gam yemeyiz...
egomuzu bir tek burada unuturuz biz,
acıyı en kolay burada göğüsleriz...
sözümüzün özü tektir;
onu hiç bir operasyona kurban etmeyiz...
oradan buradan sınır ötesinden okyanus bilmemnesinden talimat almayız...
hayatta ne kadar korkaksak bu formayla o kadar cesuruzdur çünkü...

tezahüratta canım feda olsun sana diyoruz ya işte,
gerekirse veririz,
çünkü bizim hayatımızdır fenerbahçe...

1 Temmuz 2011 Cuma

sivas...

babaannemi hiç görmedim ben,
anneannem 5 yıl önce kalbine yenildi...
dedemi bir mevlit kandilinin gecesinde kaybettik...
annem babasıyla geçen yaz vedalaştı...
halamın biri trafik kazasında yaktı yüreğimizi...
bir diğeri daha bu yıl ayrıldı aramızdan...
amcam emniyette vefat etti daha ben çocukken...
yaşım 37, çok cenazeye gittim...
çok arkadaşımın babasını tabutu omuzlayarak uğurladık birlikte...
cenazelere mutlaka giderim ben...
düğüne giden kolay bulunur çünkü,
o en zor vedada destek arar insan...
sevdiğini dönmeyeceği bir yere uğurlamak nefesini keser adamın,
gözünü karartır...
ister hasta yatağında olsun,
ister cinayete kurban gitsin,
son görüntüsü hiç çıkmaz aklınızdan...
zordur ölüm...
zordur sevdiğini uğurlamak...
en zoru da onsuzluğa alışmaktır...
her adını andığınızda içinizde bi yerler sızlar...
bir dakika kendinizi onların yerine koyun sayın yöneticiler...
sadece bir dakika...
en sevdiğinizi yanarken televizyonda izlediğinizi düşünün...
bir odaya hapsedildiğini,
o yanarken kapının önünde birilerinin hala öfke kustuğunu...
siz çaresizlik içinde ekran başında çırpınırken yakanları gördüğünüzü...
sevdiklerinizi uğurladığınızı düşünün sonra...
tanınmaz hale gelmiş kömür karası bedenine sarıldığınızı...
televizyondan tükürük saçarken izlediğiniz adamların salıverildiğini canlandırın gözünüzde...
gözünüzün içine bakarak çekip gittiklerini...
neyse uzatmayayım...
ne hukuktan hesap somak maksadım,
ne onlar adına adalet aramak...
ama siz şimdi sivası unutun...
bayramda mezanlığa gittiğinizi düşünün değerli büyüklerim...
belki annenizi babanızı belki eşinizi evladınızı görmek için...
bir çiçek bırakıp bir dua etmeye gidiyorsunuzdur elbet..
kapıdan sizi almadıklarını düşünün...
bir duayı çok gördüklerini...
kaldırır mı yüreğiniz ?
dayanabilir misiniz oradan dönmeye ?
hangi vicdanla koydunuz madımak önünde anmaya yasağı ?
hangi vicdanla engellediniz 18 yıllık dinmeyen yangına serpilecek bir damla gözyaşını ?
sevdiklerini yakarlarken izlediniz yıllar önce,
bari bırakın acılarını yaşabilsinler...
çekin ellerinizi o sokağın önünden...
kaldırın engelleri...
bırakın yılda bir kez sesini duyursun..
18 yıldır susan bu yüce gönüllü insanlar...
yaktılar diyorum sayın büyüklerim...
isterseniz elinizi 1 saniye çakmağın mavi alevine tutun,
bu kararı sonra verin...
yaktılar, izlediniz...
yakalandılar, bıraktınız...
üzdünüz, kırdınız, acıttınız...
bu bitmez utanca bir halka daha eklemeyin ?
ayıptır... günahtır...
Allah rızası için...