19 Ocak 2014 Pazar

deniz...


Senin hakkında hiç bi şey bilmiyoduk birader.
Mustafa hakkında her şeyi seyredene kadar.
Bence neysen onu oynuyosun. Donuk adamsın. Köşelisin.
Keskin konuşuyosun Allah için. Özün sözün aynı istikamette.
Sonra bi akşam televizyonda gördüm.
Yanlış anlama o zamanlar dizi seyretmezdim ben.
Bi perihan abla.. bi süper baba.. bi de ikinci bahar...
Senin yüzünden Aliyeye de baktık iyi mi?
Yine serindin.. Yine karışık...
Ama bir o kadar da sağlam... kocaman yürekli.. mert yani...
Şu osmanlı mirasçısı aile vardı misal... Şofördün galiba..
Halıcı kızı kaçırdığınız dizi sonra...
Olgun Şimşek ne söyledi be abi:
Üflediler söndüm, karanlıkta gördüm,
hiç bilmezdim ama derindeymiş pek derdim.
Derindeymiş derdin sahiden. Ama gördük biliyo musun?
Gözünde gördük. Bulutların arkasından bakıyodun hep.
Pek sevdik seni biz be kardeşim...
Kaybedenler kulubüyüz biz...
Bizi yendiler hep, gücümüz yetmedi egemenlere.
Sokak ortasında öldürdüler, dövdüler, alıp kaybettiler.
Kaybettik biz, ağlamalara bahaneler aradık.
Hayat hiç dizilerdeki gibi olmadı bize.
Ama bunca acıya rağmen tek bi şeyi hiç kaybetmedik usta.
Umut.
En karanlık günlerden geçerken ışığı umut ettik hep.
Bulutların arasında güneşi aradık..
En büyük hüzünlerin içinden tebessüm çıkarmak bizim işimiz.
Yoksa onca gazın topun suyun arasında nasıl gülerdik.
Nasıl dururduk omuz omuza istiklalin ara sokaklarında yanyana.
Yoksa 3-0lar 4-3lere döner miydi Nejat?
Bak o çubukluyu giymek öyle laf olsun diye yapılmaz biliyo musun kardeşim?
Lefterin izi var o armada...
Hani illa ki onu oynayacağım dediğin Lefterin.
Sen de tıpkı son efsanemiz gibi,
Kocaman umutlarımızın sahibisin...
Sen eylem adamısın Necat...
Bak bi c ile yazıyorum bi j ile.. karışık adamsın...
Sen sokak adamısın Nejat, direniş adamısın...
Sen tribün adamısın kardeşim..
Son düdük çalana kadar umudunu bir gram yitirmeyenlerdensin...
Haftaya lig başlıyor Nejat...
Söyleyecek iki çift lafımız var egemenlere...
Kalk artık oradan kardeşim...
Kalk gel...
Ben hiç dizi sevmem biliyor musun kardeşim...
Ama aliyenin doktor denizini severim...
ismi güzel bi kere...
En uzun koşuysa devrim... en güzel yüz metresini koşan adamın ismi...
Ha bi de...
Sen bu illeti de yenersin kardeşim..
Çünkü sen..











14 Ocak 2014 Salı

leftere...


Biz küçükken formaların arkasında isim yazmazdı. Numara vardı sadece.
Sonra numaranın üzerine isim geldi, sonra da o ismin yerine firma reklamı.
Şu hayattaki en büyük, en bitmez platonik sevdanın tam da ense kökünde bir şirketin ismi yazıyor. Öylesine işlemiş endüstri iliklerimize.
Oysa bizim kalbimizde hep o triko çubuklu forma var.
Arkasında önünde sağında solunda ne bir marka ismi ne futbolcu.
Sadece arma. Bahçedeki Fener, o caanım palamut.
İşte o en sevdiğimiz formanın arkasını herkes boş bırakıyor, kendi ismini de yazan yok. Çünkü o formaların hepsinde görünmeyen ama hep hissedilen bir isim var. Tribünlerin binlerce kere bağırdığı bir isim. Defterlere sığmayan, kalemler bitiren bir isim. Büyükada’nın büyük adamı: Lefter. 
Hani nice zaferlere koştuğumuz Papazın Çayırı’nda bize en güzel hüznü yaşatan o güzel adam. Hani bir kış sabahı birbirimize omuz vererek, gözyaşlarımızı içimize akıttığımız o gün veda ettiğimiz adam. Giderayak yazdığı üç satır mektubu aklımıza mıh gibi çakan kocaman yürekli efsane. 
Hani pek çoğumuzun attığı tel golü, yaptığı tek hareketi, attığı tek pası görmeden bağlandığı küçük adam. Hani en düz kelimelerle yazıan futbol hikayelerine ordinaryüs gibi ağır bir kelime kattıran o deha. Hani kafa kağıtlarında yazan hanelerin onca önemsendiği ülkede etniklerin dinlerin üzerine çıkan bir değer. 
Ne şanlı adam o adam. Çubuklu formaların tam kalbindeki armaların hepsinde o var. Kadıköy’ü aydınlatan fenerin ışığında o. Ne güzel adam o. Nefretin toplu taşıma araçlarında durak durak gezdiği, iliklerimize işlediği şu günlerde adı anıldığı an her renge her formaya tebessüm ettiren adam. 
Gözün arkada kalmasın baba. Bilesin ki; hep sahip çıktık biz çubukluya. Gün geldi adliye önlerinde dondurucu soğuklarda ısıttı bizi, gün geldi Taksim'in orta yerinde direnirken sardı sarmaladı. 
Sen bizi dert etme oralarda. Serkan abiye, Selçuk abiye iyi bak. Burak Yıldırım’ı, Ali İsmail Korkmaz’ı sar sarmala. Fatma abla’ya selam et. Bak yine seni anlatmaya yetmedi kalem, bak yine seninle doldu binlerce defter, bil ki çubuklu var oldukça sen de sonsuza kadar başımızın üstündesin Lefter...