"Kod adı lahmacuuunn" diye çınladı bir anda yatakhanenin koridoru.. Etüdün ikinci bölümü yeni başlamış, tüm sınıf derse girişmeden muhubbetteydi henüz.. Belliydi zaten bu sesin geleceği, akşam yemeği faciaydı çünkü.. Normalde insanların askerde kara şimşek diye namlandıracağı, dönemin yeşil protein pompalamasının baş aktörü mercimek bulgurla taçlanmıştı.. "Aaa daha ne istiyorsunuz, ikisi de şahane" diyenlerin bizim yemekhanede pişeni görmesi gerekirdi açık söyleyeyim.. Hepimiz aç dönmüştük etüd arasından, kulağımız bu sesteydi...
Tek tek cebini yokladı etüd sınıfının yurdun dört bir yanından savrulup gelen ergenleri.. Her bi memleketten vardık sahiden de.. O zamanlar Anadolu liseleri böyle her sokağa saçılmamıştı henüz.. Önemli mevzuydu o sınavı kazanmak.. Kim hangi ildeki okulu tutturursa parasız yatılı sınavına da girer, ailesinden kopar giderdi erken gurbet yoluna.. Biz de öyleydik işte, kimimiz Sinop'tan kimimiz Kastamonu'dan, bendeniz Ankara'dan, Önder taaa Fethiye'den mesela, Tevfik Isparta'dan, Hakan, Murat, Çağlar Tokat'tan.. 11'imize basmamışken buluşmuştuk bu taş yapıda.. İlerde uzun uzun anlatırız elbet, o çocukluk günlerini, daha 17sinde bize dev gibi görünen ağabeyleri, bizim için halk kahramanına dönüşen Hüseyin ve Tamer'leri, Rambo Leventleri, Frtınaları, Şükrüleri.. Ama önce operasyona dönelim..
Koridoru dolduran ses Fethi'nindi.. Bafra'nın yakışıklısıydı Fethi Turan.. Akıllı da çocuktu.. Ama kahramanımız o değil Taylan'dı.. Dördüncü sınıfların Etyopyalısı.. Yok yok Afrikalı değldi çocukcağız, ama inanın o belgesellerde gördüğünüz zayıf çocuklar gibiydi.. Kısacık boyu, çıkık elmacık kemikleri ve tıpkı onlar gibi her durumda gülen yüzüyle neşe kaynağımızdı.. Çok dalga geçerdik, çok kızardı, ama kısacık boyuna rağmen kocaman bi yüreği vardı, hoşgörür, güler geçerdi sonradan.. Lahmacun denince adı değil doğrudan kendisi gelirdi hepimizin aklına.. Tam biçilmiş kaftandı çünkü.. Hem fiziği hem çevikliği hem cesaretiyle..
Etüd sınıfları, akşamları 300 kişi tıkıldığımız gri binamızın ilk katındaydı.. Yerden epey yüksekti ama, yağmurluklar tam atlanacak mesafedeydi.. Bu yüzden birinci kat pencereleri demirliydi.. Kafesi andıran bu demirlerle duvar arasındaki boşluktan ya hazırlık sınıfındaki çocuklar sığabilirdi ya da küçük dev adam Taylan..
Kiminin cebinden iki lahmacun parası çıktı, kimi tekini bile denkleştiremedi.. Olanlar olmayanlara koltuk çıktı, para tamamlandı.. Taylan'ın payı da eklendi; ee bunca riskin üstüne bir de para verecek hali yoktu çocuğun..
Taylan en köşedeki sınıftan sessizce dışarı sızdı..Erketeye yatanlar dışardan bekçi Hasan abiyi, içerden belletici hocaları kolladı.. Taylan en müsait anda kedi kıvraklığıyla yağmurluğa indi, ve Çarşamba mahallesinin sınır noktasındaki pideciye doğru gölge gibi süzüldü..
İşte bundan sonrası çok sıkıntılı bir bekleyişti.. Çünkü lahmacun operasyonu müdür muvaninin kulağına gitmiş, gözü üstümüze çevrilmişti.. Hatta "kim akşam acıkıyorsa, bizzat ben ona yemek götüreceğim, kimse etüdden kaçmasın" diye zarf bile atmıştı.. Ama 15 yaşında olmamız bize ait olmayan zarfları açacağımız anlamına gelmiyordu.. Ne de olsa aile terbiyesi almış çocuklardık, sadece kendi mektuplarımızı açardık...
İki kişi sürekli pencerede bekledi dönüşümlü olarak.. Eğer Taylan'ın dönüşü belleticinin ya da Hasan abinin tur zamanına denk gelirse mutlaka dikkat dağıtılacaktı.. Tüh ulan şom ağızlı.. Bak oldu bile.. Önce bir düdük sesi duyuldu, sonra Hasan abinin bağırtısı : Kim lan oooooo
Penceredekiler anında devreye girdi, Hasan abi nooluyo yaaa ders çalışıyoruz çıkışını, diğer pencerelerden yükselen sesler izledi.. Abi Çarşamba mahallesinden gelmiş olmasınlar,geçen kapışmıştık ya, Abi dün de sen yok muydun, bu Kadir dayı paso yatıyo, hep sen çalışıyosun haaa.. Hasan abi fiş lazım mı abi, malum ay sonu, zarf boş kalmış olmasın...
Girin içeri çocuklar, kafamı bozmayın uyarısına içerden ikinci tehlike eklendi.. Belletici hoca Konyalı Ahmet Nöooluyo bakeem diye tam da bizim sınıfa daldı.. Haliyle ona da ayrı bi ekip gerekiyordu.. Aniden herkes gülmeye başladı, adam kendini cenderenin ortasında buldu.. Kime yönelse otur, sus, lan dur diye isyan etse öteki taraf karışıyordu.. İteyim, kakayım, hepinize çakarım filan derken hoca pencereden uzak tutuldu.. Kim var dışarda, nooluyo diye bir iki daha çabaladı ama o sırada diğer bölümde operasyon tamamdı.. Taylan, bu kez kedileri bile kıskandıracak bir çeviklikle içeri alındı.. Daha önceden kapalı halde bırakılan ama kilitlenmeyen koridor ucu penceresi acil durum girişiydi.. Neredeyse düz duvara tırmanmak gerekiyordu ama can havliyle atılan biri için aşılamaz engel değildi.. Binanın yan tarafında olduğu için ne bekçi uyanabildi, ne hoca..
Taylan içeri sızdı ama binaya giren yalnız o değildi tabii.. Kesiften öte, buram buram bir koku adım adım ilerleyecekti şimdi.. Fırından yeni çıkmış lahmacunu nere soksanız kokusunu gizleyemezdiniz.. Hocanın acilen odasına gönderilmesi şarttı..
Operasyonda ikinci bölüm başladı.. Baştaki sınıfta iki kişi kavgaya tutuştu.. Sen kimin anasına laaannn naraları gelince hoca apar topar o tarafa yöneldi.. Etüd sınıfları karşılıklı diziliydi.. Bir taraf okul bahçesine diğeri spor salonunun bulunduğu ağaçlı karanlık tarafa bakıyordu.. O tarafta yağmurluk olmadığından çok yüksekti.. Taylan anında o sınıflardan birine sokulu ve lahmacunlar pencerenin dışına kondu.. Tehlike geçti, kavga edenler öpüşüp barıştı.. Belletici bir şeyler sezip ortaya çıkaramamanın tatlı gerginliğiyle olay yerini terketti..
Doğrusu fazlasıyla hak etmiştik karnımızı doyurmayı.. Hocaya en uzak sınıftaki pencere açıldı ve lahmacun operasyonu kahramanları oraya doluştu.. Önce poşetler açıldı, sonra kağıtlar.. Fırıncının gariban parasıyla alınana üç kağıt yapılmaz sloganıyla harbici pişirdiği dünya güzelleri sıralara kondu.. Fındık lahmacundan hallice, bol baharatlı ağzımıza layık... Karın değil ruh doyuran lahmacunlar özenle mideye indirildi... Taylan'ın elindeki almaya niyetlenenler hafifçe hırpalandı..
Nereden mi aklıma geldi ? Samsum Anadolu Lisesi'nde yatılı okuyanlar yediği içtiği herşeyde o günleri hatırlar.. Ben de lahmacunun kaşarlısı çıkmış vaaay diye sipariş ettiğimiz bir akşam öyle dalıp gittim de geçen gün, yazmak bugüne kısmet oldu.. İlerde size 4 ranzalı, mavi gri karışımı odalarımızı, sahura kadar kaçış maceralarımızı, Sophia Loren yüzünden yakalandığımız geceyi de anlatırım.. Şimdi siz içinizdeki lahmacun arzusunu bastırmakla uğraşın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder