31 Ocak 2011 Pazartesi

kutu kola...

Şimdi full hd televizyonlarımızın karşısında allahın her günü dünyanın dört bir yanından istediğimiz maçı çatır ve çatır izlerken aklımıza hep bıyıklı bir adamın iki dudağının arasından çıkan o cümle gelir : size maç muç yok, herkes odasına...

Yatakhanenin eğlencesini saymakla bitiremezdiniz aslında.. Aniden koridorda bir kovalamaca olur, biri apar topar yakalanır ve yaylalar türküsü eşliğinde lavaboya taınırdı.. En az 8-10 kişi kavrayınca kurban çırpınmayı bırakırdı.. Ayak yıkanan yalak görünümlü bölüme uzatılır baştan aşağı ıslanırdı. Kim, neden, hiç bilinmezdi, kim kimi hedef seçip adam toplayabilirse işte.. Ya da kafaya çorap geçirilip hazırlık sınıfından çocuklara bu binanın inşaatında ölen işçinin ruhuyum şakası yapılırdı.. Nası şakaymış lan bu ? Muhtemelen her üç odadan birinde gizlice sigara tüttürerek sevgilisi ya da platonik sevdalısıyla sıkıntılarını anlatan biri vardı.. Koridoru baştan sona geçen bir halay ya da horon görmeniz an meselesiydi.. Ama bunların hiç biri topluca izlenen maçın yerini tutmazdı.. Çünkü büyüdüğünüze dalalet eden iki önemli ayrıntı vardı, biri hafta içi maçlarında akşam size izin verilmesi, diğeri kafeteryada sigara içebilmeniz..

İşte o işareti biz de almıştık.. Yıllarca abilere yalvarıp, stad turnikesinden geçer gibi içeri sızma çilesi çekmişken, şimdi bizim ön sıralarda maç izleme zamanımız gelmişti.. Fenerbahçe'nin Galatasaray'ın Avrupa maçları ya da şampiyon kulüpler kupası finaline girebilirdik bazen küçükken.. Ama 55 ekran televizyona 55 metreden bakmamız gerekirdi.. Gol olup olmadığını öndeki abilerin bağırmasından anlardık.. Artık öndeki abilerdik..

Trabzonspor Lyonla oynuyordu.. İlk yarı gol olmadı, ama top bi o kalede bi bu kalede.. İkinci yarı için umutluyuz.. O zamanlar millet birbirine yunana karşı bile sizi tutmam uleyn havalarına girmemiş, bir takımın maçı olunca herkes onu tutuyor.. Daha mı milliyetçiydik bugünden, değildik tabii, sıkı solculardı çoğumuz.. Ama yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim yıllarıydı işte, birinin hüznünün ötekini güldürdğü günler henüz gelmemişti.. Sonra korkunç bi şey oldu.. Bize mescitte tuzak kuracak olan yatakhane müdür muavini kapıyı tekmeleyip içeri girdi.. İkinci yarı başlamak üzereydi.. Televizyonu kapattı ve herkes susana kadar bekledi.. Elinde tamamı içildikten sonra ortadan bükülmüş bir kola kutusu vardı.. Poşetle tutuyordu.. İki kere soracağım dedi, bu elimdeki kutuyu tuvalete kim attı, herkes yanındaki arkasındakine baktı, kafalar umutsuzca dolandı durdu.. İkinciyi sorarsa gerçekten ceza verirdi.. Adamın damarlarında ego ve prensip dolaşıyordu.. Yüz kere söyledim, ne kadar temiz ve düzenli olursanız imkanlardan o kadar faydalanırsınız diye ara uyarısını yaptı ve ikinciyi çok kısa tuttu : kim ?

Şimdi sakalla bıyığın tükürülmez olduğu o noktadaydım işte.. İtiraf gelirse çocuklardan biri ağır ceza alacaktı, gelmezse kesin televizyonu kapatıp gidecekti bizim Dali... Daha beteri de olabilirdi.. Biri arkadaşını ispiyonlayabilirdi.. Evet kutuyu atan kimse onun yüzünden bunca adam maçı seyredemeyecekti.. Ama ispiyon olursa o bitişin resmiydi.. Hoca içimize istediği an sızabileceğini anlardı.. Buna izin verilemezdi.. Arkaya döndüm, bir şeyler biliyormuş kıvılcımı çakan gözleri aradım.. İspino ihtimali olursa baştan yok etmeliydim. Ses çıkaran olmadı, Dali düğmeye bastı, ekranla birlikte akşamımızı da karattı ve maç muç yok restini çekip gitti.. Odasına bile uğramadı, doğrudan evinin yolunu tuttu.. Belli ki maça yetişiyordu..

Önce her kafaya ortalama bir ses düştü.. Herkes kim attı lan kutuyu naraları arasında dövecek adama aradı, sonra hocaya galiz küfürler gönderildi.. Ama artık etüd etüd olmaktan çıkmıştı.. Gazı Bafralı Fethi verdi.. Sınıflara girip sessiz duracak, sonra 5 dakkada bir gooooolll diye koridora taşacaktık.. Dediğini yaptık, koridor görevlisi ben oldum.. Bağıra bağıra kafadan maç anlatıyordum.. Bir onlar atıyordu, bir Hami.. Bir fransız vuruyordu bir lazlar.. Veeee gooolllsesiyle birlikte bütün sınıflar koridora doluşuyor arada küfür kafir uçuşturup deliler gibi dolapları dövüyorduk.. Belletici hoca önüne gelene vurarak herkesi içeri tıkmaya çalışıyordu ama nafile, isyan bugünün tunusu ve mısırı gibi almış yürümüştü..

Sonradan bu büyük isyan yatılı okul tarihinin ilk kazan kaldırma harekatına dönüşecekti ama onu başka bir gün anlatmam lazım.. Hocanın çaresizliği artık gözlerinden okunuyordu.. Sözü geçen birkaç kişiyi yakalayıp bak sizi elebaşı diye rapor ederim, attırırım yatakhaneden diye tehdit ediyordu.. Ama birşey yapamazdı, çünkü biz goool sesinden sonra spiker gibi bir köşede duruyorduk.. Göle gördüğü tek hareketimiz yoktu.. Hazırlık sınıfları bile coşmuştu.. Çaresizdi...

Dali belki de olacakları bildiğinden eve gitmişti.. Maçın bitiş saati çoktan geçmişti.. Ama etüdün bitmesine 45 dakika daha vardı.. Goller bitmek bilmiyordu.. Trabzon soyunma odasından bile atıyordu.. Arada hocayı itip kakanlar bile oluyordu.. Bunca hengamenin arasında hocaya kimse skoru sormuyordu.. Radyo bile açtırmıyorduk.. Çünkü bu akşamın hikayesini kendimiz yazacaktık..

Etüdün bitmesine 10 dakika kala tam yeni bir gol atmak üzereyken koridorun sonunda bir gölge belirdi.. Anında tanıdığım için kendimi sınıfa attım.. Ayak sesleri beni takip etti.. Kalbim ve adımlar aynı hızla ilerliyord.. Kapıyı açtı, içeri girdi.. Doğrudan bana baktı, noldu atamadın mı golü dedi, "anlamadım, ben burada oturuyordum" dedim.. Bu arkadaşınız hiç dışarı çıkmadı mı diye sınıfa döndü, gözleri bakışlarıyla oyuyordu.. bir ağaç gibi tek ve hür bir orman gibi gür ses çıktı, hep buradaydı...

Bugün değilse yarın, elbette yakalarım seni" gitmeden öceki son sözleriydi.. Koridordan herkesin duyacağı net ve sertlikte konuştu : Artık maç izlemek sizin için hayal...

Öyle olmayacaktı, ama o da sonranın hikayesi.. Asıl şoku ertesi gün okula gittiğimizde yaşadık.. İnat edip öğrenmediğimiz skor şaka gibiydi.. Trabzon 4-3 kazanmıştı.. Tek devrede 7 gol.. koridor coşkusu boşa değilmiş meğer.. belki de hoca ulan tv yi mi açtı bunlar diye iki de bir geri geliyordu... o da olacak hocam o da olacak...

Maçı izlesek bu kadar eğlenemezdik eminim.. Üstelik çok önemli bir sınavı atlatmış, arkadaşımızı satmamıştık.. İspiyon olmamış, yatakhane geleneği bozulmamıştı.. Gerçi kutuyu kimin attığını biz de öğrenemedik.. Bugün bu yazıyı okuyan sallılardan bilen varsa söylesin lütfen.. Kim attı lan o kutuyu ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder