tam da kafanın futboldan başka hiç bir şeye basmadığı günler...
aklında sürekli gol pozisyonları, kutlamalar ve geçmişin acı izleri...
gözün bir kapatıyorsun alex atıyor ekranın köşesindeki 2,3 oluveriyor...
1 yetmiyor yani, 3 olsun kesin olsun, aman...
çünkü hafızanın karanlığında hüzün var...
appiah vuruyor mesela sol ayağıyla,
direğin 20 santim solundan dışarı çıkıyor top,
sonra alex bin yediyüz seksenyedinci kez vuruyor altı pastan,
ve her seferinde hafızanız o topu gol yapmak istiyor...
ortada en gerçek rakamlar varken bile,
geçmişe yolculuğa pozitif anlam yüklüyor akıl...
bu yüzden pazar kabus gibi çöküyor günün bir kısmında,
bazen sımsıcak yapıyor içini, cadde geliyor gözünün önüne,
meşalelerle alev alev, gökyüzü bile aydınlık...
mutlugünü beklediğin bütün arkadaşların gözünün önünde orada...
kimi de tam tersini bekliyor işte...
karadenizi ışıl ışıl yapıyor düşlerinde...
hani dar alanda kısa paslaşan arkadaşlar demişti ya;
öyle fena halde benziyor işte hayata futbol denen meret,
ne kadar çok mücadele edersen başarı o kadar yakınında oluyor...
ne kadar sıkı takım olursan, o kadar çok kazanıyorsun...
kimse birbirini satmazsa, takım mutlaka iyi oynuyor...
kimi kendini hep ilerde görüyor, savunmayı başkası yapsın istiyor...
muhabirse gece işine gitmiyor mesela,
polisse çatışmaya arkadaşını önden yolluyor...
kimi kalecilerin ruh halinde :
takım arkadaşlarına arkasını dönmeyen sadece benim diyor...
defanstaki ne kadar kurtarırsa kurtarsın,
istisnalar hariç,
tarih gol atanları önce yazıyor...
en fazla atak kesen ön liberoya ödül yok sene sonunda,
ama gol kralına altın ayakkabı,
çünkü meyvesi gol ya oyunun,
onu atan kazanıyor...
işte bu yüzden tarih kocaman adamla o kenti yine aynı masaya koyuyor,
takımdan gönderilme pahasına "trabzon da başarılı, haksızlık yapılmasın" diyen adam,
bugün trabzon'dan hak ettiği saygıyı görmüyor...
çünkü tarih kazananı yazacağından,
karadenizli de kazanmak istiyor...
kişisel tarihinizde kaç kez dışarı vuruyorsunuz appiah gibi,
kaç kez alex'in şutu gibi altı pastan kaçırdınız...
bildiğin aymaz bi sevgiliniz var örneğin,
vefasız, umarsız, uçarı...
hafızanız nasıl da siliyor ayrıyken bunları...
nasıl da çatala takıyor alex, tarih tersini yazdığı halde...
bin kere kandırsa da sizi,
nasıl naif gülümsüyor geçmişe giden düşsel hafızanızda...
ve ne kadar çok yara alıyor geleceğiniz her geçmişe yolculuğunuzda...
ne kadar güzelleşiyor geçmişten ders alabildiğinizde...
aykut hoca dedi ya işte;
biz ileri bakıyoruz, geçmişe değil, diye...
öyle önününe bakmak istiyorsunuz işte...
sivastan gol haberi gelsin, cadde yansın...
yeni biri çıksın kalbinizi ısıtsın...
daha güzel bi işiniz olsun mesela...
geçmişte yediğiniz kazıklar gelecekteki arkadaşlarınızdan çıkmasın...
ama siz youtube'a o maçları yazdıkça yeniden kaçıyor goller...
size hiç bir faydası olmadan...
çnkü lig uzun bir maraton...
kazanmaktan çok, hakkını vermek için oynanan...
her maçı ayrı keyif...
hadi devre arasında silkinin ve kendinize gelin...
hala önünüzde 45 dakika var...
dertlere alan daraltan pres yapın,
rakibin baskısını hızlı çıkışlarla üzerinizden atın...
arkadaşlarınızla bolca paslaşın,
zorda olanın arkasını kollayın...
sıkıştığınızda topu taca atmaktan çekinmeyin...
gereksiz tribün baskısına kulağınızı tıkayın...
rakibin maçıyla ilgilenmeyin,
kendi maçınıza bakın...
daralmayın... ferahlayın...
sivastan gol haberi var...
alex selam söylüyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder