29 Şubat 2012 Çarşamba

tuana...

lisedeydim daha...
ne güzel sözleri vardı şarkının...
yatakhanenin camından karşıdaki evleri seyrediyordum...
sarı ışıklar sızıyordu...
sıcak sarı ışıklar...
kestane pişirilen sıcak evler...
ben annemden uzak.. babamdan 450 kilometre ötede...
kardeşlerimi özlerken...
sarı ışıklar sızıyordu karşı evlerden...
ve radyodaki adam umut veriyordu ısıttmayan kalorifer petekli odaya...
sana söz yine baharlar gelecek,
sana söz ışık sönmeyecek...
kale arkasındaki tellerin arasından kocaman adamları izlediğimiz yıllardı işte...
sonra pankart oldu tribünlere...
ve ben çubukluyla maçlar izledim o pankartın altında...
o gün silivriye gitmeseydim...
belki de hep bu satırla kalacaktı aklımda...
şarkının asıl ismi kazınmayacaktı kafama...
jandarmaların uzun kontrollerinden geçtim önce...
kapıda 17sinde büyümüş bir adam karşıladı beni...
haziranda adını bile bilemezdim...
batu...
babasına koşmuş yine...
hukuk felaketinin ortasındaki hukukçuya...
çok süzgündü ilk gördüğümde... ağustostu...
bak toparlamış...
acı olgunlaştırır..
içeri girdim.. çok seyirci var.. kaşkollu fularlı epey çubuklu...
bu kız kim? pek hüzünlü...
ilhan beyin emaneti.. 16sında...
tuana...
orada öğrendim...
babasını alıp götürdüklerinde bakakalmış...
tutuklamışlar sonra...
tek bi şey sormuş...
ben babamı görmeden 5 saat bile duramam ki, nasıl? nasıl?
mahkeme günlerini iple çeker mi daha lise sırasında bi kız çocuğu?
çekiyormuş işte...
koca koca adamların silahlı külahlı konuşmalarını dinler mi günde 12 saat..
dinliyormuş işte...
neden?
2 saatte bir ara olsun... babası seyirci bölümüne yaklaşsın...
sarılsın.. iki çift laf etsin...
babası yahu...
şuncacıkken geceleri başında bekleyen, ilk zıbınını giydiğinde ağlayan adam...
ilk karnesini boynuna atlayıp okuttuğu,
yazları kumsalda kumdan kale yaptığı adam...
babası...
çocuğunuz var mı?
yoksa babanıza bakın... öyle işte...
batu bu satırları okurken...
babası yanında artık...
annesi ne demişti daha ilk gün...
biz bu günleri atlatırız da...
batu üniversiteye hazırlanıyor..
kız da okula başladı...
ama ne dedi çıkarken batunun babası...
ruhumuz hala içerde...
tuana'nın kalbi de orada işte...
bir ranzanın üstünde...
sanki bilmişti ya söylemiş ya adam 20 yıl önce...
"Tuana, dallarına karlar yağıyor tuana...
Ay, yüreğine ayaz vurur da
Sen üşürsün oralarda..."

öyle dii mi çubuklu tuana?
bak nasıl devam ediyor:
"Tut, asırlık umutlarla acılarla
Tut, bırakma peşini hayatın ateşini gel"

yok yok siz tuanaya üzülmeyin...
kocaman yüreğiyle dimdik ayakta o...
sadece renklerle bakmadan önce yaşananlara...
insan olarak bakın...
Fenerbahçeden nefret edin, tamam...
Ben de bu yöneticilerden nefret edeyim...
Elimizden geleni ardımıza koymayalım...
Ama eziyet etmeyin be kardeşim..
Ayırmayın insanları çocuklarından...
Sakın merhamet etmeyin ama...
Sadece hakları olan özgürlüğü verin...
siz taraftar kardeşlerim...
fenerbahçeyi tuana gibi sevin..
kızınız gibi yani.. babanız gibi...
ve siz Lefterin çubuklu emanetini taşıyan futbolcular...
bilirsiniz size hakkım helal...
ama sizden tek isteğim var...
ne zaman o sahaya çıksanız...
bilin ki sizi babası gibi, abisi gibi izleyen bir çift göz var orada...
çünkü onun babası da abisi de biziz.. çünkü o bize emanet...
ve sen başı dik çocuk...
pencerenden modaya bak göreceksin...
bilesin ki bahçedeki fener sizlerle ışıldayacak..
ve sarı bir ışık sızacak oradan...
kestanelerin piştiği sıcak evlerdeki ışıktan...
çünkü senin ailen biziz.. senin ailen kocaman..
Tuana...
Sana söz yine baharlar gelecek
Sana söz ışık sönmeyecek...
SÖZ...

23 Şubat 2012 Perşembe

özlem...

kamyoncu saitin oğluna,
onun da bana iki emaneti var...
biri triko çubuklu.. öteki onur...
daha 9 yaşındaydım gittiğinde...
mert adam.. güzel adam.. dik adam...
kamyoncu sait...
ankaraya her gittiğimde uğrarım yanına...
toprağına su verir dertleşirim...
son gidişimde hazirandı...
şampiyonluğu sordu, aykut hocayı, çocukları...
anlattım tek tek... oğlu da yanımdaydı...
antep maçını dinlerken çok heyecanlandı...
mermerini eliyle sildi oğlu...
ismine dokunduk... dua ettik... ağladık...
vedalaştık sonra...
emanetlerimi canınız gibi koruyun dedi...
onlar sizin şerefiniz...
söz verdim.. ne çubuklu yere düşer ne de onurumuz dedim...
sonrası deprem...
sonrası direniş...
sonrası yayla, cadde, kadınlar...
kadınlar, kadınlar, kadınlar...
gururumuz, canımız, sevdiğimiz...
dün gece geldi yine rüyama...
oğul dedi.. evlat dedi.. torun dedi...
sana hakkımı helal edeceğim gündür...
atanın babanın sevdasına sahip çık...
ne ter içinde uyandım, ne yerimden fırladım...
yüzümde bir tebüssüm, gönlüm ferah...
bugün öğlen çağlayandayım ben...
kamyoncu saitin emanetini savunmaya...
sırtımda çubuklu forma...
kalbimin orta yerinde onurum...
sen de gel benimle...
nahit amca ol çağlayana gel...
nezihe teyze ol meydana gel...
topuk yaylası yolundaki çocuk ol,
defter kabındaki çubuklu ol...
doksan artı dörtte santos ol gel...
tam da yüzümüz düşmüşken ukiç...
mirsad ol gel usta...
kaşın patlasın, yüreğin kabarsın gel...
erdal abi ol gel amcacığım,
gözlerin görmezse yüreğinle gör gel...
papazın çayırındaki anılarını topla da gel vahit dede,
cemili ilk izlediğin günü getir yanında yasemin teyze...
nadir hocam basri dirimlilinin direnciyle gel...
sen de küçük hüseyini al hilmi efendi...
biriniz pierre van hooijdonk olsun uzunlar...
nevriye yılmaz... fenerbahçe yıkılmaz...
naz'lı naz'lı dalgalansın meleklerin bayrağı...
edalı erdemli mağrur...
"bir sel" olup akalım caferağadan çağlayana...
ekşi bir tat kalsın çekemeyenin ağzında
arslan yürekli kaptanlardan...
alex orada yok mu sanırsın usta....
samet de souza sen de souza ben de souza...
kocaman bir tarihin...
koç gibi savunucuları...
gecenin karanlığına inat çıkan,
yukardaki ay şahit olsun ki...
gün bugündür...
vapura atla gel, metrobüse bin gel...
sevgilini al gel.. cumayı kıl gel...
direncini öfkeni sevdanı hasretini al gel...
sanma ki yalnız olacaksın...
kalbinde fenerbahçeyi yaşatanlarıyla,
genç'iyle, cefakarıyla, üniversitelisiyle...
hepimiz biraradayız...
yani sol açık'tan kopup gelirken vamos...
gün bugündür çubuklu için....
ah be kamyoncu sait...
dinlemiş miydin sen gökçeni...
ne demişti hani efsaneye veda ederken...
ben lefteri dedem gibi sevdim, hani babalar kızar ya bazen...
dedeler kıyamaz...
lefter fenerbahçe için odur işte...
öyle dedi ya kamyoncu sait.. öyle dedi gökçen...
bak dün akşam maçtaydı lefterin emanetini taşıyanlar...
hatta salı çağlayanda, sonra caferağada...
çünkü triko çubuklu herkese emanet...
özlem de çağlayan da olacak bugün...
basrilerin, cihatların torunları da...
çünkü siz nasıl gururla taşıdıysanız armayı...
biz de o kadar seviyoruz formayı...
hepimizin üstünde iki ağır emanet...
bir triko çubuklu.. bir de 105 yıllık onurumuz..
o emanetleri bizden kimse alamaz...
dünya yıkılır, FENERBAHÇE YIKILMAZ...

18 Şubat 2012 Cumartesi

çağlayan...

çığlık...
senin kadıköyden bu akşam duyduğun da anladığın da budur...
isyan...
benimse bu...
aslında kaldırım tribünü değildi bu kez derdim...
sadece onları yakından görmeye gittim...
eylül destanını yazarlarken ellerinden öpememiştim...
sadece yanlarından geçeyim istedim.. yüzlerine bakayım...
öylece seyredeyim işte...
anaları, kızları.. fenerbahçeyi yüreğinde yaşatanları...
hiçbiri görmedi beni...
hatta birbirlerini...
gözlerinde şimşekler.. durmadan koşturuyorlardı.. sevdalarına.. sevdalılarına...
bilette yazan tribünün yerini bilmeyen vardı..
ya da kızıyla aynı tribüne yer bulamayan...
öyle samimiydi ki panikleri...
öyle sıcaktı ki endişeleri...
işte o endişeydi fenerbahçe.. o endişeyi taşıyan koca yürek...
caddeden akın akın geldiler.. kızıltoprak trenini iki renge boyadılar...
metrobüsleri fethettiler...
işte o fetihtir fenerbahçe...
kalpleri fetheden renktir...
bağcılardan gelmişti gelin görümce...
"kıııızz bi daa göndermezler bizi, valla giremeden gitmem dedi görümce"
"gircez ablaaaa, fenere bu kadar yaklaşmışken..." derken gelin..
kaçtım...
ya giremezlerse diye...
burak, ayça, borancan bilet yağdırdı destan kadınlarına...
doluştular sevdaların buluşma noktasına...
geçen sene omuz omuza destan yazdıklarıysa dışarda kaldı..
dooru kaldırıma..
içerde gençliğe hitabe.. kaldırımda haklıyız kazanacağız...
biliyorum ki hep böyle omuz omuza olacağız...
sonra yıkıldı stat...
kaldırımda fener alayı...
çabuk yedik ama...
aman bari kadınları üzmeyin haaaa....
sonra düştü kaldırımda omuzlar...
neyse ki içerde direnişe geçti nene hatunlar...
devrede tespihe sarıldı teyzem...
yeşim ablaya dedi.. merak etme.. fenerbahçe yıkılmaz...
ah be teyzem siz oldukça...
bu isyan susmaz...
çok fena geldi yiğidolar...
tam pedriel bitirecekken umutları...
ana kız nasman ailesi bağları kolları...
hızlı çıktı takım...
yer değiştirdi annesiyle merve hanım...
kaptana dokunmak kaldı...
belli ki tv başında erkekler ah aldı...
kadın hayattır...
hayat verir...
tribünde umut doğurdu fenerbahçenin kadınları...
alex o umudu yuvarladı...
kadıköy... bayram yeri...
mine maratonda haykırdı...
burcu feneriumda ağladı...
nazenin kardeşine sarıldı...
hacı teyzem okudu üfledi bağırdı...
hiç umudu kesmedi gelin görümce..
emre yüreğiyle vurdu gözyaşlarını görünce...
kimi oyununu bırakıp geldi.. kimi babasına mesaj verdi...
en güzel halleriyle.. en güzel hayalleriyle oradaydılar...
yenilsek ne fark ederdi elbet ama...
kazanmaya da pek yakıştılar...
geceden başlamıştı aslında destan...
ck ünifeb münferit fenerliler vamos çalıştı...
"direneceğiz" sözü en çok kadınlara yakıştı...
çünkü hep direndi onlar...
çünkü hiç pes etmedi...
daha herkes susarken çıktılar sokağa..
gözyaşları sel oldu...
nehir gibi kopup geldiler yayladan caddeye..
denize kavuştular kadıköyde bir eylül akşamı...
hiç dinlemediler dedikoduları...
akılla değil yürekle sevdiler...
 en zor zamanlarında kayıpların..
yaktılar meşaleleri "farketmez" dediler...
bakın şimdi bir göl gibi sakinler...
bir dalgakıranın arkasında öylece mutedil...
ama yürekleri hala yangın yeri...
gözleri alev alev...
bir dinle bak ne diyor bu kocaman yürekli küçük gözlerdeki mavilikler...
eyyyy daha kırkı çıkmadan lefterin takımını yenilir sananlar...
eyyyy ayetullah beyin emanetine dil uzatanlar...
tam 7 aydır bu sevdayla yanıyoruz..
bundan sonra fenere el ayak göz olacağız...
düşenin elinden biz tutacağız...
tam 7 aydır ağlayan bizdik ama...
pazartesiden itibaren
ÇAĞLAYAN biz olacağız...

17 Şubat 2012 Cuma

kadınlar...

bir eylül günü rastladınız onlara...
nehir gibi coşmuş gelirken...
önlerine katıp sürüklediler hepimizi...
hep oradaydılar aslında...
yüzyıllardır olduğu gibi yine görmezden geliyorduk...
10 temmuzda akın akın gittiler topuk yaylasına...
arada kaynayıp gitse de sesleri...
çok şey anlatıyordu isyan dolu gözleri...
caddeye indiler sonra...
kimi tepeden tırnağa çubuklu..
kimi inadına topuklu...
köprüye koştular..
akın akın...
gaz yediler.. naz yapmadılar..
bi tanesi herkesten önce fırladı ekranlara...
herkes susarken yedirmem fenerbahçeyi diye haykırdı...
binlercesi sokağı hiç bırakmadı...
sonra o çirkin kararı aldınız siz...
cezalı maçı kadınlar izlesin...
tarihin en utanç verici kararı...
asrın en büyük eylemine dönüştü...
bütün bentleri yıktılar...
ne kadar duvar ördüysek bin yıldır...
hepsini aştılar...
ne kadar kapattıysak kapıları...
kırdılar...
hepsi yürekten sevdalı.. hepsi inadına çubuklular...
siz yine magazine sardınız...
seslerine taktınız...
ama onlar takmadılar...
çünkü hesapla değil yürekle ordaydılar...
bize çok acayip gelse de...
aslında kendileri sıradan buldular...
bir sevdalının yanı sevgilinin yanıdır dediler...
taklidini yapalım diyenler oldu...
yanından geçemediler...
bak işte yine geliyorlar...
avrupadan adanadan izmirden edirneden...
bağcılardan nişantaşından erenköyden etilerden...
saatlerce kuyrukta beklediler...
bir yerde bulamayınca 5 yeri gezdiler...
sağı solu aradılar...
bulur bulmaz ağladılar...
bak yine oradalar işte...
caddeden akıyor binlercesi...
metrobüsler lacivert ve sarı...
vapur hiiiç bu kadar güzel olmamıştı be kaptan...
gebze kızıltoprak sevgi hattı...
nakış işler gibi geliyorlar.. yoğurt mayalar gibi...
topuklularıyla, asil ve şık fularıyla...
başörtüleriyle.. kaşkoluyla...
belki ev halleriyle.. en güzel hayalleriyle...
ama en çok yürekleriyle...
ne ispat dertleri var.. ne yarış yapıyorlar...
sadece seviyorlar..
sevgiliye gidiyorlar...
çünkü isyanları hep daha gerçek...
çünkü yürekleri dağlar kadar...
planları yapan efendiler...
onları iyi izleyin...
kulakları sağır yazıcılar...
onları iyi dinleyin...
eylülde dip dalgaydılar...
şimdi kıyıya geliyorlar...
sakın önlerine çıkmayın..
çünkü engel bilmiyorlar...
artık onlara birşeyler öğretmeyi bırakın...
sadece o güzel yüreklerine bakın...
bırakın ders vermeyi de...
sevgilerinden ders alın...
siz çubuklu kahramanlar...
onlar sizi seviyorlar...
bir tek size geliyorlar...
dikkatli bakın gözlerine...
kalplerini dinleyin...
sevgide tabelaya bakmaz onlar...
hayatta olduğu gibi sahada da yürek isterler...
ve siz çubukluyla hesap yapanlar...
basrileri lefterleri masaya koymak isteyenler...
siz bitti sandıkça analar yeni sevdalar doğuruyor...
siz bitti sandıkça destana yeni sayfalar ekleniyor...
fenerbahçenin kadınları geliyor...
ve düdük çalıyor..
maç bitmiyor efendiler..
daha yeni başlıyor...

15 Şubat 2012 Çarşamba

ayaz...

önce fotoğraflar geldi...
daha gün aydınlanmamış.
ülkenin hali gibi hava.. alacakaranlık...
ellerinde bayraklar..
kendileri bayraklardan daha dalgalılar...
ak tolgalı beyler beyi yok ama...
güneşe akına sevdalılar...
sonra canlı yayınlar...
23ü tutuklu 93 sanık... falan filan yılla yargılanıyor.. işte 3 temmuzdan bu yana..... vesaire...
arkada tanıdık yüzler...
şükrü, ercan, yasmin reis, cemre, burkay, vamos, cefakarlar...
ve tanımadan sevilenler...
bastonlu amcalar, kaşkoluyla kendi boynunu değil bizim yüreğimizi ısıtan dedeler...
bir fotoğraf ki.. bir fotoğraf ki daha iyi nasıl anlatılır mücadele... himhili.. bizim tuba...
hepiniz mi güzelsiniz be kardeşim...
hepiniz mi çiçek...
içim şişti camdan kulede...
kabardı da kabardı yüreğim...
düştüm sonraaaaaaa yollarınaaaaaaaaaaa... isyanımı haykırmayaaaaaaa...
yol içimde uzadı...
son virajı alırken gözlerim buğulandı...
çoğunuz gitmişsiniz...
silivri sizmissiniz...
kalanlar bizim..
kalanlar beyaz anadolu hisarında cesur yürek...
tam da rumeli hisarının karşısında...
ilyas abi orada.. çatıvermisler otağı.. eyvallah...
girmeyecektim içeri.. yapamayacaktım...
ben tanırım yüreğimi.. bir baba kızına baksa kaldıramazdım...
tam o sırada aradı...
sevgililer gününün anlam ve önemi...
gönlümün güneşi.. ruhumun sabırlı eşi..
oraya kadar gitmişsin girmezsen olmaz dedi...
lube'yi gördüm kaldırımda...
istikamet muhakeme salonu...
işte sonrası zor be kardeşim...
işte ondan sonrası zor...
dışarda ayaz var ama donan içerdeki yürekler...
koca duvarlar, taştan kalpler...
nasıl soktunuz bunca yıllık sevdayı buraya be kardeşim? nasıl kıydınız çubukluya...
caddede, mabedde takılan kaşkolların ne işi var o ruhsuz sıralarda...
bir adam konuşuyor tek kanallı günlerin sesiyle...
giresunda kırmızıda geçmiş birileri, avrupadan elemişler feneri..
ne zormuş be kardeşim...
ipek kravatlı adam çok uzakta...
babamın efsanesi cemil zayıflamış epey..
hepsi tamam da.. o aralarda uzaktan bakışmalar yok mu?
tamer abiiiiiii hala çok hızlı araba kullanıyo bu...
abi ceket buruşmuş, biraz toparla...
küçük dev kadın selma abla...
ah keşke bakmayaydı ekşioğulları birbirine...
babamdan 5 saat ayrılamam ki ben diye dökülmeyeydi o harfler...
tebessüm ediyorlardı aslında be... mutluydular valla...
ara ara düştü küçük başlar büyük omuzlara elbet...
bazen bulut geldi çöktü gözlere.. balkanlara yakınız ya epey.. ondan...
tam o sırada o dördüncü goldeki gibi salladı parmağı...
aman haa.. dik durun...
valla da dikler billa da.. sen kızma...
ama ne hasretler gizli o tebessümlerin altında be...
ne acılar...
orta sırada iki genç var.. elele.. onlar kim ola.. bilen yok...
birinin üstünde aykut hocanın mont, diğerinde çubuklu...
bilmem belki biri lefterin biri zeki rızanın torunu...
upuzuuun bi yer bu salon aslında...
ben diyim tam yarı saha kadar siz deyin ülker arena..
ama aralarda kısalıyor işte mesafeler...
bir gülücük mesafesinden sallanıyor eller..
bir ay idare edecek tebessüm veriyorlar çubuklu mahkumlara...
koç gibi adam daralıyor uzun kalınca.. gidiyor, dayanamayıp geri giriyor içeri...
öyle yani...
sonra ben konuşuyorum kimse duymadan...
selam getirdim size diyorum.. basrilerden canlardan fikretlerden...
hala sevilen birer abidesiniz diyorum...
söylemezsem üstümde kalır...
öyküm, merve kuzenmiş ya,, selam söylediler...
nahit amca aradı...
gönül gözlü erdal abi.. oğlu vardı hani.. eşref.. ilkokula başladı be.. valla...
oğuna çubuklu lif ören nine, yorganı iki renk diken anne...
gebze haydarpaşa treni kızıltoprakta siren öttürdü 18 kez...
bir muhabir yanaştı yanıma...
abi.... yıkılmayız dedi...
artık çıkmam lazım...
dışarısı ayaz.. ama yüreği sıcak herkesin...
aha... içerdeki gençler.. kimsiniz kardeşim siz...
anıl ve melda... sevgililer gününde burada.. öyle ya...
kollarında dövme 1907 yazıyor.. 19 temmuzda tanışmışlar yeminle...
babası kalp kirizi geçirmiş tribünde anıl'ın...
sonra böbrekler bırakmış...
ve her diyalize lefter formasıyla gidiyormuş heeeeeyyyyyy....
her seansa.. aynı formayla..
siz kimi yargılıyorsunuz be kardeşim?
siz kimi yıkıyorsunuz?
hani asla başkan olamazsın demiş ya işte...
kapıdan geçemezsiniz... semte gelemezsiniz...
nahit amcalar nezihe teyzeler, yeşim ablalar geçit vermez size...
ne demiş haklıyız kazanacağız pankartını asanlar...
bize belki var ama o armaya ölüm yok...
bu yürek hiç susmayacak...

14 Şubat 2012 Salı

silivri...

bizim lisenin pide günüydü pazar...
acıbademde bi yar...
anılar anılar anılar...
samsunda fenerli olmak.. otele kaçak girmeler...
radyoda bir heyecan fırtınası...
kadıköyden gol haberi var...
toplu foto lazım...
kaldırıma dizildik... yolun karşısında foto abi...
vay bee 25 yıl.. üfff filan lafları arasında,,,
çekiyorum çekiyorum çeeek...
oooğlum bi bak bakiim bana...
döndüm 75 yaşlarında bir teyze....
baş örtüsünün önünde bir tutam saç.. pamuk beyazı...
buyur teyzem...
sen televizyondaki çocuksun... sana bi çift lafım var...
başım üstüne teyzem...
ben de elli yıldır gidiyorum o stada...
kadife gibi elleriyleelimi tuttu...
ve her maçtan önce duvarına bu elleri dokunuyorum...
dua ediyorum...
Allahım fenerbahçeme zeval verme diye...
eksik olma teyzem.. sizlerin sayesinde ayakta o stat...
biz onun sayesinde ayaktayız evlat...
bizim omurgamız fenerbahçe...
ellerine sarıldım.. gözyaşımı genzime akıttım...
caferağaya geçtim oradan...
sahada savaşan kadınlar...
vamos, amatörler, sol açık kenarda...
devrede bi kız geldi.. pırıl pırıl.. onsekizinde...
adım öyküm dedi...
çok güzel yazıyorsunuz...
tribünü gösterdim...
çok güzel yaşayan olmadan güzel yazılamaz...
zor günler dedim.. senin yaşında daha zordur kaldırmak...
cefasını çekmeyeceğimiz yola girmeyiz dedi...
sarıldım...
ne güzel babaymış seni büyüten.. ne güzel anaymış sütünü veren...
güzel oynadı kızlar.. biz kazandık...
önümüzde bi amca oturuyordu...
oyuncuların hepsine kızım dedi.. hiç kızmadı.. bazen sitem..
dönüşte...
tam merdivenleri inerken,
ercan gösterdi amcayı...
bir 70lik çınar daha...
koltuk değneği var sağ elinde...
neredeyse dakikada bir basamak iniyor.. yüzünde çizgiler kırışıyor her adımda..
çok canı yanıyor belli.. ama gözleri ışıl ışıl...
sonradan öğreniyorum.. salonun müdavimi...
niye geldin diye sorana...
nefes alıyorsam gelirim dermiş...
zaten aldığı nefes fenerbahçeymiş..
ulan bu takımı dedi ercan... siz bu takımı... nasıl nasıl...
çıktık...
yürüdük biraz çok soğuktu.. eve geldim..
topçular başlamış... yenildik...
internette trabzonda okuyan bi çubuklu kız buldu beni...
dedi abi forma giyemiyorum burda..
dedim yenildik...
dedi ki onu matematikçiler düşünsün...
dertleştik biraz...
maçtan hiç bahsetmedik...
silivride iyi bakın çevrenize..
belki pamuk teyzenin elini öpme fırsatı bulursunuz
belki de öyküm vardır tam da o baharlar gelecek pankartının yanında
merve gelemiyor trabzondan..
ama çok selam söyledi...
koltuk değnekli amcaya yardım etmeye çalışmayın..
yoluna çıkmayın yeter...
siz ey karar alıcılar...
ne sonuç çıkarsa çıksın
o eller yine kalkar duaya...
ne öyküm'üz biter ne sevdamız...
bir tek adamı vermedik bu tribünden...
ve yine de vermeyiz...
kimlik tespitinde soracaksınız ama ben şimdiden söyleyeyim..
hepsinin adı başka soyadı fenerbahçe...
siz çubuklu parmaklıkların arkasında yatanlar..
bilin ki siz varsanız biz de varız...
ve siz sahada çubukluyu taşıyanlar..
artık bir adım fazlasını pamuk eller için atarsınız...
hani diyordu ya pankart..
siz mücadele edin yeter.. gerekirse biz ölürüz...

6 Şubat 2012 Pazartesi

nahit amca...

küçüklüğüm ankara'da geçti benim...
gebzeden kızıltopraka götüren trenden önce,
kayaştan gar'a gittim yıllarca...
oradan 19 mayıs stadına yürüdüm...
yılda iki kez gelirdi çubuklu o zamanlar...
tünelin çıkışındaki top toplayıcı çocuk işareti verir,
konfetiler uçuşurdu...
selçuk, alpaslan, rıdvan, oğuz...
belki de konfetileri atan adamlardan biridir nahit amca kimbilir...
belki yanyana maç izlemişizdir başkent ayazında...
belki de o ramazan günü,
küçük hüseyin parçalılara beraberlik golünü atarken,
babamın sarıldığı amcadır...
kimbilir...
ben bilmem.. bilsem o zamandan sarılırdım ellerine...
o zamandan sarılır ağlardım...
bugün bulsam ayaklarının turabı gönlünün hizmetçisi olurummm.
yoğurçu parkındaydım bu pazar...
beşiktaş maçına saatler var...
dört bir yanım vamos...
bütün park bien...
sıkı çocuklar...
bir hemşerim geldi yanıma...
başkentin ayazını yemiş benim gibi.. esmer...
dedi eline sağlık...
dedim asıl sen ankaradan kalkıp gelmişsin,
senin ayağına gönlüne sağlık...
benim yaptığım iş mi dedi...
anlattı...
4 yıl önce karşılaşmışlar ilk kez...
nilüfer turizm ankara istanbul seferi harekete hazırdır...
iki hafta sonra bi daha.. iki hafta sonra bi daha...
üzerinde forma yok, kaşkol yok...
demiş amca, hep aynı istikamet.. nereye böyle?
kadıköye evlat demiş yaşlı adam...
kadıköye.. çocuklarımı görmeye...
ben de hep maç günleri görünce..... demiş bizim angaralı emre...
he maça ya evlat... çubuklu evlatları izlemeye...
yüreği kabarmış bizimkinin...
dinlemiş sonra...
meğer bi kaç haftalık bir yolculuk değilmiş o...
yarım asırlık bi destanın yeni halkalarıymış...
50 yıldır geliyormuş nahit amca ankaradan kadıköye...
benim yaşımdan fazla...
kiminizin maça gitme sayısından...
nilüfer turizm 27 numaralı koltuk...
koridor...
kar, yağmur, çamur.. farket etmez...
50 yıl.. her maça... biri hariç...
artık kalbi parçalıyla yapılanları kaldırmıyormuş...
emreyi ilk gördüğünde aragones varmış kulübede...
sahada durum kötü, oyun berbat...
küfür etmişler sağdan soldan...
kızmış gençlere,,, yerini değiştirmiş...
amca nasıl sabrediyorsun demişler?
çubuklunun verdiği gururun yanında
iki gram hüznün lafı mı olur demiş...
yarım asrını vermiş ömrünün...
nice şampiyonluklar kaçmış, kaç kez hezimet görmüş..
nice son dakika yıkımları...
bir kez olsun sövmemiş çubukluya...
bugün 73 yaşında nahit amca...
ne mesleğini öğrendim, ne geçmişini...
ne fark eder...
adı nahit soyadı fenerbahçe..
lakabı palamut...
mesleği çınar büyütmek...
kamyoncu saitin oğlu da gelirdi böyle..
stadın kapısında yatardı...
belki de nahit amcayla yanyana gelmişlerdir bi kaçına!
kimbilir?
ben bilmem...
şunu bilirim ben...
fenerbahçe'yi puanla kümeyle korkutanlar bilsin ki;
nahit amca dimdik ayakta..
derseniz ki üzerinde niye çubuklu yok kaşkol yok,
zaten kendisi bayrak,
zaten kendisi forma...
ve siz fenerbahçe futbolcusuna yuh çekerken,
benim kadar çaba sarfetsinler,
mücadele etsin diyenler...
nahit amcadan daha fazla emek vereniniz varsa,
işte saha orada
devam ıslıklamaya...
bakın işte aşağıda...
son beşiktaş maçından sonra ankara yolunda...
nahit amca maraton üst e blokta her maçta...
lefterle zeki rızayla ayetullah beyle yanyana...
ve o bu yolları aşmaya devam ettikçe...
fenerbahçeyi yenebilene aşkola...